Filibeli Ahmed Hilmi

Filibeli Ahmed HilmiA'mak-ı Hayal yazarı
Yazar
8.6/10
4.198 Kişi
17,3bin
Okunma
700
Beğeni
26,3bin
Görüntülenme

Hakkında

Materyalizme karşı spiritüalizmi (tinselcilik) savunarak gelenekteki kelami düşünceden felsefeye geçişi temsil eden II. Meşrutiyet dönemi Osmanlı felsefecisi Filibeli Ahmet Hilmi, 1865'de Filibe'de doğdu, 1914'de İstanbul'da öldü. İlköğrenimini Filibe'de yaptıktan sonra, bir süre Filibe Müftüsü'nden Arapça ve temel İslâm bilimleri eğitimi aldı. Daha sonra İstanbul'a gelerek Galatasaray Mektebi'ni bitirdi. 1890 yılında Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi'nde çalışmaya başladı. Bu idare tarafından memur olarak Beyrut'a gönderildi ancak siyasi nedenlerden Mısır'a geçti. Burada Terakki-i Osmani Cemiyeti'ne girmiş; bir de "Çaylak" adlı bir mizah gazetesi çıkarmıştır. 1901'de İstanbul'a dönse de bir jurnal üzerine Fizan'a sürüldü. Orada da araştırmalarını sürdürmüş, tasavvufla ilgilenmiştir. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a dönerek Darülfünun'da felsefe dersleri verdi. Aynı zamanda 1908'de "İttihâd-ı İslâm" adlı haftalık bir gazete çıkarmaya başladı ve buna 1910'da haftalık "Hikmet" gazetesi dergisini çıkarmayı da ekledi. Bir yıl sonra günlük olarak yayımlamaya başladığı Hikmet gazetesi İttihat ve Terakki hükümetini eleştiren yazıları üzerine defalarca kapatılsa da Mübahese, Coşkun Kalender, Münakaşa, Kanat ve Nimet adlarında kısa süreli gazete / dergiler çıkararak yayıncılığa devam etti. Ayrıca İkdam ve Yeni Tasvir-i Efkâr gazetelerinde, Sırât-ı Müstakim ve Şehbâl dergilerinde yazılar yayımladı. Ahmet Hilmi; Baha Tevfik, Abdullah Cevdet ve Celâl Nuri'nin hemen hiçbir eleştirel süzgeçten geçirmeden Batı'dan Osmanlı toplumuna aktardıkları materyalist görüşlere ortaçağ mantığıyla ve geleneksel bilgilerle cevap verilemeyeceğini, bu görüşlerin ancak Batı'da yeni ortaya çıkan bilimsel bilgilere dayanan bir felsefe ile çürütülebileceğini ileri sürer. Bu bakımdan Ahmet Hilmi'de gelenekteki felsefeye karşı tutumun değişerek, felsefi düşüncenin kültürel değerlere uygun hale getirilmesiyle haklılaştırılması gibi oldukça önemli bir gelişme görülür. Bu gelişmede artık felsefe, "niçin" sorusunu sorarak varlığın temel sebeplerini anlamaya yönelen insanlığın zorunlu bir düşünce faaliyeti, bir ihtiyaç olarak algılanmaktadır. Ahmet Hilmi'nin felsefeye karşı tutumu, bir yandan geleneksel felsefe karşıtı düşünceden ayrılırken, öte yandan bu tutum Tanrı'nın varlığı, ruhun maddeden ayrılığı gibi materyalist felsefenin karşı çıktığı İslam'ın temel inançlarının savunulmasında haklılaştırma aracı olarak kullanıldığı için gelenekteki "ilim" ve "hikmet" anlayışına dönülmüş olmaktadır. Gerçekten de onun amacı doğrudan doğruya felsefe yapmak değildir. O tipik bir İslamcı düşünür olarak, II. Meşrutiyet'te Baha Tevfik ve Celal Nuri gibi materyalistlerin İslam'ın temel inançlarıyla çatıştığını ileri sürdüğü görüşlerinin toplumda yaratacağı manevi çöküntüye karşı, onları Batı'daki bilimsel gelişmelere ve yeni felsefi yaklaşımlara dayanarak çürütüp bu tehlikeyi savuşturmak amacındadır. Bu amacını “Allah'ı İnkar Mümkün mü? Yahut Huzur-ı Fende Mesâik-i Küfür / Bilim Karşısında İnkarcı Doktrinler” adlı eserinin önsözünde açıkça belirtir. Kaldı ki yayınladığı haftalık Hikmet ve aynı adı taşıyan günlük gazetede, misyonu açısından, doğrudan felsefeye değil, İslâmcı akımın eğildiği sosyal-politik konulara ağırlık verilmiştir. Ayrıca bu ve diğer neşrettiği yayınların adlarındaki vurgunun da felsefeye değil "hikmet"e olması anlamlıdır. Bununla birlikte onun özellikle Celal Nuri'nin Tarih-i İstikbâl I / Mesâil-i Fikrîye (Geleceğin Tarihi I - Fikri Problemler, 1913) adlı eserinde Büchner'den aktarılan materyalist görüşleri eleştiren “Huzur-t Akl ü Fende Maddfîyyûn Meslek-i Dalâleti / Akıl ve Bilim Karşısında Sapkınlık Doktrini Olarak Materyalizm” adlı eseri, felsefi tartışmanın güzel bir örneğidir. Bu eserinde bilimsel olduğunu iddia eden Büchner'in biyolojik materyalizminin dayandığı "madde" ve "kuvvet" kavramları etrafındaki temel görüşlerin, Batı'da yeni gelişen fizik, kimya gibi pozitif bilimlerdeki yeni bilgilere aykırı olduğunu; materyalizmin, metafizik düşünceye tamamen karşı olduğu halde, bilimin sahasından çıkıp metafizik ve spekülasyon yaptığını ileri sürer. Ahmet Hilmi, batılılaşma süreciyle birlikte Osmanlı aydınında gittikçe daha baskın olarak ortaya çıkan bilimin kesinliğine ve değerine olan metafizik ve hatta bir tür dinsel inanma ve kabullenme olgusundan oldukça farklı yeni bir bilim anlayışını Türk düşüncesine ilk kez getirenlerden biri olmasıyla Türkiye'de "bilim felsefesinin öncüsü" durumundadır. Hatta Türk düşüncesinde bilim felsefesinin önemli bir boş saha olduğunu belirterek bundan yakınır. Celal Nuri'nin "Hakikate ulaşmak için bir tek aracımız vardır: Bilim" görüşünü, "Acaba hakikat nedir?", "Hakikatin ölçüsü nedir?" ve "Bilim ne demektir ve değeri nedir?" sorularıyla epistemolojik (bilgi kuramsal) planda sorgulayan Ahmet Hilmi; Henri Poincare ve Emile Boutroux'un eserlerine dayanarak bilimin aslında varsayımlara dayandığını, bu yüzden de değerinin göreli olduğunu, araştırma ve inceleme sonsuz olduğundan bilimin hiçbir zaman son sözü söylememiş bulunduğunu, o günlerde değişmez prensip olarak kabul edilen bazı fizik kanunlarının bile temellerinin sarsıldığını vurgular. Ahmet Hilmi, materyalizmin ruhu beynin fonksiyonları olarak ele alan görüşünü reddeder. Ona göre bedenden bağımsız ve mahiyetçe ondan ayrı bir ruh vardır, ayrıca ruhun bedenin ölümünden sonra dağılmayarak hayatına devam etmesi fikri akla aykırı ve çelişik değildir. Yine ona göre ebedilik, ezelilik, sonsuz alemler ve Tanrı hakkında, deneyin alanına girmedikleri için, bilimle değil, ancak metafizik yaparak hükümler verilebilir. Bu gibi deney dışı fikirlerin değeri, akıl kuralları ve ortak duyu ile ölçülebilir. Bu görüşleriyle spiritüalizmin temel görüşlerinin materyalizme karşı ancak metafizik yoluyla ortaya konulabileceğini ileri sürmektedir. O kendi felsefi mesleğini "Vahdet-i Vücûd" (A'mak-ı Hayâl -Hayalin Derinlikleri- adlı eseri, İslâm panteizmi olan bu tasavvuf felsefesini dile getiren bir romandır) olarak açıklamışsa da Darülfünun'da verdiği "Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz?" adlı konferansında öğrencilere, mevcut felsefi doktrinlerin hepsinin bazı yanlış varsayımlara dayandığından ve hiçbirisi mutlak olarak bütün hakikatleri tek başına bünyesinde toplayamadığından felsefe ve ahlâkta, her doktrinin taşıdığı doğru fikirleri seçici bir anlayışla alarak oluşturulacak eklektik bir yaklaşımı önerir. Özellikle bilimsel, teknolojik ve ekonomik alanlarda İslâm dünyasının Batı'ya karşı gerilemesiyle XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren İslam'ın temel görüşlerini yeni bir sosyal-politik pratiğin oluşturulmasında referans kaynağı olarak yeniden yorumlayan İslâmcı aydınlardan biri olan Ahmet Hilmi, geleneği sorgulayan modernist bir düşünürdür. Bu açıdan İslâm medeniyetindeki kültür ve düşünce hareketleri ile sorunlarını ele aldığı Tarih-i İslâm (İslam Tarihi) adlı eseri dikkat çekicidir.
Tam adı:
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi
Unvan:
Felsefeci ve yazar
Doğum:
Filibe, Bulgaristan, 1865
Ölüm:
İstanbul, 1914

Okurlar

700 okur beğendi.
17,3bin okur okudu.
539 okur okuyor.
5,5bin okur okuyacak.
392 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Akıl ve idrak şöyle dursun, her türlü histen bile uzak gibiydim.
Sayfa 45 - İş Bankası Kültür Yayınları
"Seni gerçekten anlamayı denememiş biri için söyleyeceklerin hep fazla gelir..."
Sayfa 68 - KAPRA YAYINCILIKKitabı okudu
Reklam
Halkımız içinde bir zümre var ki yalnız "bilmediğini bilmez", bundan başka her şeyi bilmek iddiasındadır.
Sayfa 107 - İş Bankası Kültür Yayınları
"Ey bilinen ve noksan sıfatlardan tenzih ettiğim Rabbim ! Seni hakkıyla bilemedik." *Hazreti Seyid
"Hayatın zevki ölüm sayesindedir. Eğer ölüm olmazsa, hayatın hiçbir kıymeti olmazdı."
Sayfa 102 - KAPRA YAYINCILIKKitabı okudu
Ne diyordu şair?
Ne zaman imkansızı seversen, işte o zaman gerçek seversin...🖤
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
Bütün kitaplarda seni okumak varmış.. 🖤
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ne içimdeki sokaklara sığabildim.
2024 te okumayı düşündüğüm kitaplardan bazıları bakalım yıl sonunda kaç tanesini okumuş olacağız 1)
Vişne Bahçesi
Vişne Bahçesi
2)
Vanya Dayı
Vanya Dayı
3)
Üç Kız Kardeş
Üç Kız Kardeş
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
192 syf.
7/10 puan verdi
·
61 günde okudu
Filibe yada bugünkü adıyla Plovdiv Osmanlı döneminde birçok entelektüel çıkarmış bir şehirdir . Ahmed Hilmi de bunlardan biridir. Onun kitaplarında o dönemi yaşıyormuş gibi hissedersiniz. Keyifli okumalar dilerim.
A'mak-ı Hayal
A'mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Pozitif Yayınları · 201116,6bin okunma
204 syf.
·
Puan vermedi
Podcast: Amak-ı Hayal (iki bölüm)
I. Bölüm: youtu.be/PADubJLQEyU II. Bölüm: youtu.be/_MqrK51TsUg Selam kitapçokseverler. Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanı kabul edilen, Filibeli Ahmet Hilmi’nin felsefi ve tasavvufi görüşlerini içeren A’mâk-ı Hayal yapıtını konuşuyoruz. Romanımızın kahramanı Raci’nin, içindeki şüphe ejderhasını susturmak ve mutlak hakikate ulaşmak için mezarlıkta karşılaştığı Aynalı Baba’nın yardımıyla çıktığı manevi seyahatleri; Buda’yla Hiçlik Zirvesi, Yunan tanrılarının bulunduğu Olimpos Dağı, Hürmüz ile Ehrimen’in savaş meydanı, Simurg ve Kaf Dağı üzerinden Doğu ve Batı felsefesi, tasavvuf, mitoloji, dinler tarihi üzerine sohbet ediyoruz. Keyifli dinlemeleriniz olması dileğiyle. Sevgiler.
A’mâk-ı Hayal
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116,6bin okunma
186 syf.
10/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Enterasan Güzellikte Bir Kitap
Amak-ı Hayal talip olana pek güzel bir hikaye, talip olana pek hikmetli bir ders. Her iki türlü de kendini okutan muhteşem bir eser. Hayal alemine yaptığı seyehatler farklı farklı olsa da aslında hepsi bir parçanın bütünü. Felsefenin en temel sorularından başlayarak; varlık, insan bilinmezi, maddenin mahiyeti, eşyanın hakikati, evrenin yaratılış
Amak-ı Hayal
Amak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Dorlion Yayınevi · 201916,6bin okunma