"Annemin suçu neydi ki bu kadar dayak yemişti? Annemin o gün için tek suçu sofra hazırladığında su getirmemiş olması. Bu dayak için bir bahane olabilir miydi?.."
"Ne kadar seversen sev, ne kadar solmasından korkarsan kork, senden daha güçlü ve acımasız birisi kopartıyordu dalından hiç acımadan. Gözün gibi baktığın çiçekler yerlere atılıyordu."
“Çocukluğumu yaşamak istedikçe bana engel olmaları, içimde yeni açmaya çalışan çiçeklerimi daha açmadan solduruyordu. ‘Ah çocukluk’ sen ne harika bir şeysin ki hala sana olan özlemim bitmiyor. Belki de özlemim, yaşayamadığımız çocukluğumuzdur. Belki de özlemim, çocukluğumuzda hayallerini kurup da yaşayamadan toprağa gömdüğümüz umutlarımızdır.”
"Yüreğimdeki maziden gelen acıları kâğıda dökerek ne kadar silebilirim bilemiyorum. Ne kadar unutmak istesen de, bazen öyle bir hatırlatıyor ki en ufak kelimeler. Sanki tekrar yüzüne tokat atar gibi mazin buluşuyor seninle. lşte o anda geri dönüyorsun hatırlamak istemediğin acı dolu günlerine. "
"Bazen hayat o kadar acı vuruyor ki insanın yüzüne, hiçbir şey gelmiyor elinden. Çaresizce hayatın sana sunmuş olduklarını seyrediyorsun. Yaşamak istemesen de yaşıyorsun, tüm başına gelenleri. Mutsuzluktan ve umutsuzluktan elin ayağın tutmasa da mecbur bırakıyor seni yola devam etmeye. Zaman içinde pişman olacağını bildiğin halde, yine de engel olamıyorsun, korkuyla vermiş olduğun kararlarına. O an için huzur istiyorsun biraz da olsa. Çünkü bedenin doymuş zaten acıya. Daha fazla yük ve korku istemiyorsun üzerinde."