"Kedi mırlarsa yeni doğan bebek güleç gözlerini fal taşı gibi açar ve bu söylem parçalarının yöneldiği aşık mest olur. Burada, karşılık beklemeksizin, denetleme olmaksızın konuşulur; daha doğru ifade etmek gerekirse, kumrular gibi sevişilir."
Hayvanların ruhlarına hemcinsleriminkinden daha çok acımışımdır çünkü onların sözü yoktur ve özellikle daha alçakgönüllü ve daha fazla horgörülmüş olduklarından kendi alacakaranlıklarından çıkmaktan acizlerdir ( Pierre Loti)
Gerçekten de hayvanlar birlikte yaşadıkları insanlarla aralarındaki boşluğu —tıpkı insanların kendi arasındaki boşluk gibi— doldurmaya kendi lerini mecbur hissederler.
Bir başka vasıfsal özellik: Çıldırma saati. Kedi koşar, tırmanır, iner, hızla viraj alır, halıları altüst eder. Peki, ne olur böyle? Kendi kendini kandırıyor sanki. Hem korkutan hem korkan kendisi.
Bir Kedinin, kafası hafifçe önde, gayet katı, neredeyse donuk bakışlarla olduğu yerde aniden kalakalışı kimi etkilemez? Ya biz pes ederiz ya da ansızın başka bir şeye geçerek kendisi.