Francis Dupuis-Déri

Babama Anarşizmi Anlatıyorum yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
3
Okunma
0
Beğeni
189
Görüntülenme

Francis Dupuis-Déri Gönderileri

Francis Dupuis-Déri kitaplarını, Francis Dupuis-Déri sözleri ve alıntılarını, Francis Dupuis-Déri yazarlarını, Francis Dupuis-Déri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Darwin'in Türlerin Kökeni adlı eserini okurken Kropotkin orada iş birliğinin önemine dair birçok bölüm olduğunu fark etti. Bunu daha sonra Darwin konusunda uzman olan David Loye de doğruladı. Loye, Darwin'in İnsanın Türeyişi adlı eserinde en güçlünün hayatta kalması konusundan sadece iki kez bahsettiğini ve bunların birinde de Darwin'in Türlerin Kökeni'nde bu konunun önemini mübalağa ettiğini bizzat belirttiğini ifade etti. Buna karşılık metinde karşılıklı yardım 24 kez, başkalarına karşı anlayışlı olma 61 kez, ahlak ise 90 kez geçmiş. Kropotkin, "Bir toplulukta birbirlerine karşı çok anlayışlı olan üye sayısı ne kadar çoksa o topluluğun refah seviyesinin ve yavru sayısının o kadar yüksek olduğunu" Darwin'in kendisinin söylediğini hatırlatıyor.
Yahudi-Hıristiyan anlatısına göre ilk otorite figürü Âdem'e otoritesinin bir kısmını emanet edip dünyadaki cennetin elmasını yememesini emreden Tanrı'nın kendisi. Bu elma iyiyi kötüden ayırabilmesini ve dolayısıyla ahlaki açıdan özerk olmasını sağladı. Havva itaatsizlik etti, bu da aslında ahlaki olarak iyi ve kötü arasında seçim yapma özgürlüğüne sahip olmak istemesindendi. Bu efsaneye göre Tanrı sadece egemen değil, aynı zamanda baskıcı, çünkü kendisine itaat edilmediğinde şiddet kullanarak ve acımasızca intikam alıyor. Dünyadaki cennetten kovulduktan sonra Âdem beslenmek için acı çekmek, yaşamak için çalışmak zorunda kalacak; Havva acı içinde çocuk doğuracak ve kocası ona hükmedecek. Burada yüce bir otoritenin akılsızca cezalandırıcı mantığını da görüyoruz. Sonra Âdem kralların ilki olacak ve gücünü kendi soyundan gelenler üzerinde kullanacak.
Reklam
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında yaşayan feministler gibi anarşist Voltairine de Cleyre ve Emma Goldman iki tür fahişelik tanımlıyor: Evlilik çerçevesinde kadına cinselliği karşılığında bir çatı ve varlık sağlayan yasal fahişelik ve fahişelerin cinselliklerini para karşılığında sattıkları ücretli fahişelik. Bu iki tür fahişelik de anarşistlere göre, kınanmayı hak ediyor. Kadınların ataerkillik ve kapitalizm karşısında gerçek. kurtuluşları, ancak ekonomik ve cinsel sömürünün bu iki türünden de özgürleşmeleriyle mümkün olacak. Son olarak, her sömürü sistemi hükmedenlerin karar alma mekanizmalarından dışladığı astlara karşı bir tür dışlama ve ayrımcılık da içerir. Kadınlar eril mesleklerden, yoksullar özel mülkten ve yönetim kurumlarından dışlanır.
Eril tahakküm (ataerkillik) altında, kadınların dişil doğalarına veya annelik içgüdülerine uygun işler yapması, erkeklerin ise eril doğalarına uygun diğer işlerle ilgilenmesiyle toplumsal düzenin sağlanacağı öngörülür. Erkek sınıfı, kadınların ev ve annelik işlerini sömürmeyi umar ve kadın bu beklentiyi karşılamadığında baskı da ortaya çıkabilir. Bu durumda yemek beyefendinin damak zevkine uygun olmadığında veya istediği zaman hazır olmadığında kadın hakarete uğrar veya dövülür. Bunun yanında erkekler ayrıca kadınları aşk, aile ilişkileri veya "seks endüstrisi” çerçevesinde cinsel olarak da sömürebilme gücüne sahip.
Hükmedenler olmasaydı astlar daha az çalışır ve onların ihtiyaçlarını karşılamak için fazla üretim yapmak zorunda kalmazlardı. Kölelik gibi bazı tahakküm sistemleri, radikal sömürü uygular. Erkekler için ve erkeklerden daha fazla ev işleriyle ve annelik göreviyle meşgul olan kadınların evdeki çalışmalarında olduğu gibi çalışma bedelsiz ve "sevgi icabı" olduğunda sömürü görünmez oluyor.
...devlet ve kapitalizm aynı anda tahakküm, baskı, sömürü ve dışlama yoluyla işleyen iki sistem. Tahakküm ile bir veya birden fazla egemenin toplum için normlara, kurallara, ayrıcalıklara, yükümlülüklere ve yasaklara karar verdiği bir iktidarı kastediyoruz. Yani hükmedenler başkalarına düzen veren ve onları idare edenlerdir. İşte böyle, bir politikacı, bir patron ve bir ailenin "reisi" sadece otorite değil aynı zamanda astlarına göre hükmeden pozisyonunda bulunan bireylerdir. Baskı, günümüzde şiddet veya tehdit yoluyla, yani caydırma ile astları hükmedenlere ve dayatmak istedikleri normlara, kurallara, ayrıcalıklara, yükümlülüklere ve yasaklara itaat etmeye zorlamaktan ibaret bir eylemdir. Tahakküm ve baskının işlevleri arasında bir ayrım yaparsak, hükmeden, örneğin, devletin başkan olur; baskıyı somutlaştıranlar ise asker, polis veya gardiyanlar hatta yargıçlar bile olabilir. Bazı durumlarda ise hükmeden ve başkan tek ve aynı kişidir. Mesela, hem ailenin "reisi" olup hem de şiddete başvuran bir babanın durumu böyledir. Hakimiyetini ve iradesini eşine ve çocuklarına dayatmak ister ve tahakkümüne karşı çıkılırsa onları şiddet kullanmakla tehdit ederek (Şimdi görürsün sen!", "Seni öldürürüm!") ya da şiddet uygulayarak (azarlayarak, vurarak ve yaralayarak) onların üstlerinde nasıl baskı kuracağını bilir.
Reklam
59 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.