Bir referans noktası olmadan herhangi bir şeyin hareketli mi (hız sabit olmak koşuluyla) yoksa hareketsiz mi olduğunu söyleyebilmek olanaksızdır. Gerçekten de Dünya Güneş'in çevresinde saatte 108.000 kilometre hızla dönmekte; Güneş ve Güneş sistemi de Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında saatte 500.000 kilometre hızla dönmekte; galaksimiz ise evrende saatte 2.300.000 kilometre hızla yol almaktadır. Hepimizin kozmosta nefes kesen bir hızla dönüp durduğumuza kuşku yok; ne var ki günlük hayatlarımızda bunu algılayamıyoruz.
Bir kilogram ağırlığındaki hareketsiz bir cismin kütlesi, cisim ışık hızının yarısı hızda yol alırken 1,15 kilogram, ışık hızının dörtte üçü hıza ulaştığında 1,5 kilogram, ışık hızında ise sonsuz olacaktı. Lorentz bu etkinin tanımını elektrik yüklü parçacıklar için yapmıştı, ama sonradan Einstein hareket eden tüm cisimlerde kütle artışı meydana geldiğini gösterdi.
Hareketli bir cismin hızı arttıkça, bir yandan boyunun kısalıp bir yandan da kütlesinin artması kulağa çok saçma gelebilir; hatta bu fikir tümüyle sağduyuya ters gibi görünebilir. Ne var ki sağduyu gündelik olaylar söz konusu olduğunda geçerlidir; gündelik dünyadaki hızlar ise ışık hızıyla karşılaştırıldığında çok ama çok düşüktürler. Saatte 60 kilometreyle giden bir otomobilin hızı, ışık hızının sadece on sekiz milyonda biri kadardır ve bu fark edilemeyecek kadar küçük bir kısalmaya ve kütle artışına neden olur. Işık hızına yaklaşıldığında ise kısalma ve kütle artışı belirgin hale gelir, ama normal koşullar altında hiçbir zaman ışık hızında hareket eden cisimler görmeyiz.
Köpeklerden insanlara geçme aşaması Pasteur için hiç de kolay olmadı. Çünkü köpekler üstünde çok dikkatle kullanılan aşılama yönteminin insanlara uyup uymayacağı konusunda belirsizlikler vardı. Üstelik Pasteur, kuduz belirtilerinin ne denli korkunç olduğunun gayet iyi farkındaydı ve yanlış bir aşı karışımının, hastalığı önlemek yerine başlatması olasılığından doğal olarak korkuyordu. Ne var ki 1885'te, kuduz bir köpeğin iki gün önce çok kötU şekilde ısırdığı Joseph Meister adında dokuz yaşında bir oğlan çocuğu annesi tarafından Pasteur'ün laboratuvarına getirildi. Çocuğun bedeninde on dört tane ısırık vardı, doktoru çocuğun yaşayacağına ilişkin hiçbir ümit verememişti: Kaçınılmaz olarak kuduzun korkunç belirtilerini gösterecek ve ölecekti. Meister'ın durumu Pasteur'ü derinden etkilemişti, çocuğu laboratuvar tavşanlarından elde ettiği zayıflatılmış kuduz virüsüyle aşılamaya karar verdi. Çocuk hiçbir belirti göstermeden kurtuldu ve çok sonra Paris'teki Pasteur Enstitüsü'nin kapı bekçisi oldu. 1940'ta Hitler'in Nazi yönetimine bağlı Alman askerlerinin gelip de kendisini Pasteur'ün gömülü olduğu mahzeni açmaya zorladıkları bir olayda ölene dek de yaşadı: Meister askerleri "Efendi"sinin gömütüne sokmaktansa kendi canına kıymayı yeğledi.
Büyük Patlama kuramını tanımlayan matematiksel denklemler, ancak yaratılış "anı"ndan saniyenin on milyon kere trilyon kere trilyon kere trilyonda biri (10 üzeri 43 saniye) kadar sonra anlam kazanırlar. Planck zamanı denilen bu noktanın öncesinde bildiğimiz fizik yasaları anlamsızdır: Genel görelilik evrenin varoluşunun bu evresine uygulanamaz. Genel göreliliğe göre Planck zamanından önce, yani yaratılış "anı"nda evrenin yoğunluğu da, uzay-zaman eğriliği de sonsuzdu: Böyle bir duruma tekillik denir.