Mütemadiyen çıkara rağmen büyüyen coşkunun doğurduğu arzudur; öyle ki çıkarcı olmayanlar, en başta mücadele etmeye niyetlendikleri yararcı indirgemenin adeta kurbanı olurlar sonunda.
“Başkaları hesabına harekete geçme”yi bu denli büyük ölçekte yaratabilmek için gereken muazzam toplumsal emeği gözlerden gizleyebilecek tek şey, alışkanlığın gücü, yani içinde yaşadığımız ve her yerde mevcut olan patronluk ilişkilerinin gücüdür.
Şayet tahakkümün anlamı, bir failin kendi arzu nesnesine ulaşmak için başka bir faili aracı olarak kullanma ihtiyacıysa, o zaman ücretli emek ilişkisinin bir tahakküm ilişkisi olduğu aşikardır.