İnsan, eğer kendine ve ömrüne değer veriyorsa ve eğer gerçekten tehlikelerden korkup , başına yarın geri dönüşü olmayan pişmanlıkların ve yaşanabilecek en korkunç belânın, en büyük tehlikelerin gelmesini istemiyorsa bugün ruhunun ihtiyaçlarını önemser, Rabbine döner, Ona yönelir, O'na sığınır ve O'ndan korkar. İşte bu, hem dünyada hem ahirette insanın gerçek ve hakkini ettiği saadete ulaşması demektir. Saaat-i dareyn (iki cihanda saadet) ancak insanın Rabbine yönelmesiyle gerçekleşir.
Esma Ardıç
Kulluk Bilgiye Dayanmalıdır
Allah, yanlış inançlar ve günahlarla kirlenmemiş temiz bir akılla düşünerek ve bilerek karar vermemizi, kâinattaki harikalara, göklere, yeryüzüne, geceye, gündüze ve bütün mahlûkata bakarak marifetullaha ulaşmamızı, Allah’ı tanımamızı ve bilinçli bir şekilde kulluk yapmamızı istemektedir. Allah katında kıymetli olan ibadet, bu şekilde yapılan ibadettir.
Kulluk Sevgi İle Yapılmalıdır
Marifetullaha ulaştığı zaman insan muhabbetullaha da ulaşır. Çünkü Allah’ı tanıyan Allah’ı sever. Muhabbetullaha ulaşan ise Allah’a kulluk yapmaktan çekinmez. Demek ki evvela marifetullaha yani Allah bilgisine ulaşmak ve Allah’ı tanımak gerekmektedir. Bilgiye ulaşınca insan sevgiyle Allah’a secde etmeye başlayacaktır. İstenilen kulluk da budur. Kullukta Korku da Gereklidir
İnsan sadece muhabbetullah ile farzları yerine getiremeyebilir ve haramlardan kendisini koruyamayabilir. Öyle zamanlar olur ki o anda farzı yerine getirebilmek ya da haramdan korunabilmek için muhabbetullah yeterli olmaz ve kişi kendini bazen ancakAllah korkusu ile frenleyebilir.
Elbette kulluğun en üstünü cennet arzusu ve cehennem korkusu ile yapılan kulluk değildir. En üstün kulluk, Allah için yapılan kulluktur. Çünkü Allah, Allah olduğu için kulluğa layıktır.
İslam’ın Kulluğa Bakışı -2 | Alparslan Kuytul Hocaefendi
Tevhid dini olan İslam, insanın maddi dünyasıyla manevi dünyasını birleştirdiği gibi; aralarında kesin bir ayrım yaparak, birbirlerinden kopuk şekilde dünya ve ahiret ikilemine yer vermez.