Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Füsun Akatlı

Füsun AkatlıRüzgara Karşı Felsefe yazarı
Yazar
Çevirmen
7.9/10
20 Kişi
71
Okunma
33
Beğeni
5,5bin
Görüntülenme

En Beğenilen Füsun Akatlı Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Füsun Akatlı sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Füsun Akatlı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çağımızdaki aşamasıyla felsefenin amacı artık sadece dünyayı yorumlamakla kalmayıp, aynı zamanda onu değiştirmek, ileriye doğru dönüş­türmektir. İnsanın, toplumun, doğanın ve tarihin yapısına uygun bu işlevi gerçekleştirebilmek için felsefeye doğru bakmak, onu doğru kullanmak gerekiyor.
Felsefe, zorlamalarla bölüm bölüm çekmecelere, raflara sıkıştırılmasının sonucunda; somut yaşamın, insan dünyanın dışında, soyut bir kurgulama (spekülasyon) , bir seçkinler uğraşı kı­lığına sokulmuştur. Oysa asıl yapısıyla o, insanın ve yaşamın ta içindedir. Düşünen, her zaman türlü sorunlarla karşı karşıya bulunan bir kişinin mutlaka felsefeyle bir alıp vereceği vardır
Reklam
-Yazmak mı?
'Yazmak, çileli, ızdıraplı bir iştir. İnsanın anasından emdiği süt burnundan gelir. İçinde bir yerde, bir şey kanar durur.' diyor
Boyut kitap
Onat Kutlar, Gösteri, Mart 1982
''Hem ulusal hem de uluslararası alanda tanınan Ruhi Su, aynı zamanda gerek sanatta, gerekse yaşamda inandığı ilkelerden hiçbir zaman sapmamış, yaşamını örnek bir kararlılık ve titizlikle sürdürmüş, çeşitli yalpalamalara uğramamış, bu ilkeleri geliştirmiş ve içinden geçtiğimiz çalkantılı dönemlerde düşünce namusunu korumuş bir sanatçımız olarak da dikkati çekiyor.''
Sayfa 111Kitabı okudu
Füsun Akatlı, Köken, Mart 1974
Sağlam ve doğru bir sanat anlayışıyla halk sanatını değerlendirmenin ve topluma kazandırmanın en iyi, hatta bilebildiğim tek örneğini; halk türkülerini seçip değerleyen Ruhi Su vermektedir. Ne sanattan, ne de halkın özgün duyarlığından bir şey feda etmeden pırıl pırıl ürünler verebilmek, yaratıcı sanatçının işidir. Bunu değerlendirmek ise, sanat sorunlarını düşünürken ve serle karşı karşıya kalınca akıl-duygu uyumunu kurma sorumluluğunun bilincine varanların. Halk sanatı ile ilgilenenlerin, uğraşanların, onu sevenlerin, bu konuda araştırma ve inceleme yapanların ve halk duyarlığının katkısına açık olanların önünde, tek de olsa bir örnek bulunması sevindirici, güvendirici ve umutlandırıcıdır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Ruhi Su, Sahne Kapısı, Ağustos 1965:
''Sanatın her dalında olduğu gibi müzik de toplum düzenine ve hayat şartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu sebeple gerçek bir aydın, bugünkü Türk müziğinin Türk halkını ifadeye yetmediğini söylerken, bugünkü düzenin ve hayat şartlarının Türk halkını ifadeye yetmediğini de söylemiş olur. Hiç değilse, ''Bir halkın müziği, ana kanunları ile birlikte değişir'' diyen Yunan filozofları kadar ciddi olabilmeliyiz bu konularda.''
Reklam
Ruhi Su, Orkestra, Mayıs 1965
''..bir sanat, kural ve teknik, yabancı ya da yabancılaştırıcı bir unsur olmaktan çıktığı zaman kişiliğini bulur. Yalnız kişiliğini değil, kişiliğinin kurallarını da bulur. Edebiyatımızdaki gelişmeyi düşünelim: Destandan, masaldan, halk hikâyelerinden ve halk şiirinden bugünkü batı romanına, batı hikâyesine ve batı şiirine geçerken, batıdan neler aldığımızın bir okuyucu olarak farkında mıyız.? Batı tekniği ile işlenmiş müziğimizi dinlerken de, kendi dilimizi ve kendi yaşantılarımızı bula bula çoksesliliğin tadını anlamaya alışacağız ve böylece batı müziği içerisindeki yerimizi alacağız.''
Ahmet Kaya der ki: Lan gardaş bu nasıl yara.!
''Ruhi Su, türküler üzerinde en verimli çalışma dönemini cezaevinde geçirdi. Bestelediği türkülerin çoğu bu döneme rastlar. Ankara'dan İstanbul'a Sansaryan Hanı'na gelişini anlatan türkü, ''Bu Nasıl İstanbul Zindan İçinde''dir. ''Mahsus Mahal'' türküsü, doğrudan Sıdıka Hanım'la ilgilidir. Bu türküyü Ruhi Su ''tabutluk'' diye bilinen hücrede iken hazırlamıştır. Ruhi Su'yu İstanbul'dan Adana'ya otobüsle götürürlerken, ikişer kişiyi bileklerinden birbirleriyle zincire vurmuşlardı. Tuvalete bile birlikte gitmek zorundaydılar. ''Hasan Dağı Hasan Dağı, Eğil Eğil, Eğil Bir Bak'' türküsü, bu yolculuğun bir ağıtıdır.''
Bu günleri unutmamak gerek, herhalde.!
''Mehmet altı yaşına geldiğinde, Adana, İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Bu işgalin ardından Adanalılar toplu olarak Toros Dağları'na kaçtılar. Bu bir göçtü. Bu göç, ''kaç-kaç yılları'' olarak anılır. Mehmet de amcası ve yengesiyle bu göçün içerisindeydi tabii.''
243 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.