Gai Eaton

Gai EatonTanrı'yı Hatırlamak yazarı
Yazar
9.0/10
19 Kişi
117
Okunma
20
Beğeni
2.689
Görüntülenme
Bütün yalancı tanrılar içinde en baskın olanı ise insan egosu dediğimiz şey, yani kendisini yaratıcısından bağımsız kabul eden ve kendi kendisinin efendisi gibi hareket eden benliktir. Bu benliğin, rehber edinmeyi reddettiğinde verdiği emirler, Kur'ân'da "hevâ ve heves" olarak isimlendirilir ki Arapçada rüzgâr manasına gelen “hevâ" kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Bu noktada Kur'ân, "hevâ ve hevesini tanrı edinen kişi" yi, kuşların kaçırdığı veya rüzgârın aniden alıp uzağa götürdüğü şeye benzetir.
Reklam
“Gerçeği, bütün gerçeği söyle, ama dolaylı söyle!”
“Maddenin de düşüncenin de zamana bir realitivitesi vardır ve bu ikisini asla ama asla katıştırmamak gerekir. Bu bir hata olur.”
“çiftçi hata eder, günah etmez, sapıklık edemez. Eh ben onların sıhhati için dua edeceğim, o vakit; hidayetleri için, tevbeleri için değil.”
Hitler de, “Ben sosyalistlerin ilkiyim” demekteydi ve bireycilik planda kullandığı kapitalizmden gene de nefret ederdi.
Reklam
Kalıcı değişim alanı dışında, ilkeye itimat etmeyenler için, dem bu demdir ve olan, olabilendir, olan dışında hakikat yoktur. Olan vardır, olmayan yoktur.
Etik denilen şey, insanların şu anda ne hissettiklerine göre şekillenen bir sistemdir. Halbuki insanların duyguları devamlı olarak değişmektedir. Bundan birkaç yıl önce tasavvur bile edielmeyen bir şey bugün herkes tarafından kabul görebilmekte; bugün insanların tiksinerek baktığı şeylerse bir süre sonra kabul görmeye başlayabilecek. Dine dayanan ahlak, revaçta olan fikirlere göre degismeyen birtakım sınırlar koyar. Etik felsefesi ise neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verecek kriterlere sahip olamadığı için, revaçta olan fikirler tarafından yönetilir.
Reklam
Kur'ân bize, "herkesin yöneldiği bir hedefi" olduğunu hatırlatıyor. Eğer modern Batı medeniyetinin bir hedefi varsa bu ancak "çoğunluğun azami mutluluğu" olabilir. Hâlbuki insan duygularının akıl ve mantıkla hiçbir ilgisi yoktur. Asla mutlu olmamaları beklenen şartlarda yaşayanlar genellikle hâllerinden memnunken, mutlu olmak için en fazla sebebi olan insanlar hayatta en mutsuz olanlardır. Amerikan rüyasının temel prensibi olan "mutluluğu yakalama arzusu" iyi bir ideal gibi görünebilir. Fakat ne yazık ki bu cılız irade tüm hedefleri ıskalamaktadır.
Bugün genel kabul gören görüş esas alındığında, bu kabile mensuplarının mutlu olmaya hakları dahi yoktur. Kaderlerine kızıp daha iyi bir hayat talep etmelidirler.
Büyük Sahra'da yaşayan Tuaregler hâlâ kendilerini, kendi dillerinde "Hür Adamlar" manasına gelen D'Amazighem şeklinde isimlendirirler. Şehir ile çöl arasındaki denge ve şehirlerin yıkılıp yerle bir olduğu, çöllerinse dünya var oldukça durduğu bilinci, İslam tarihi içerisinde sürekli olarak işlene gelmiş konulardandır. Yerleşik ve kapalı düzene sahip olan hiçbir şey süreklilik arz etmez; bu vasıf yalnızca "açık" olana aittir.
E kim olacaktı? Senin elinden çıkan bilgiyi Allah mı kullanacaktı, melekler mi?
Sıradan insandan nasıl bir hazırlık bekliyoruz ki Gerçek, zamanın penceresinden güneş gibi girdiğinde hazırlıklı olsun.
Resim