Bu kitaptan cok umutluydum , beni şaşırtacak ve sayfaları hızla çevirmeme sebep olacaktı,tam da öyle oldu gerçekten. Yayınevinin kitaba özel hazırlamış olduğu kutu da cok başarılıydı , defter , poster, ayraçlar, rozet, şömiz, ic kapak tek tek hepsine bayıldım. Kurguya , yazarın anlatım diline ve kitaptaki karakterlere bayıldım, hepsi cok özel. Hatta onlarla oturup sohbet etme istegimi uzun süre bastıramadım. Inci , Behçet ve Mete hepsine ayrı ayrı sarılmak istedim .
.
Inci Aral , başarılı bir yazar ancak artık istediği gibi yazamıyor, yazmış olmak için yazdıkları da onu mutlu etmiyor. Tüm çareleri tükenmiş ve bu durumda onu mutsuz ediyor, çünkü yayımcısına söz vermiş. Artık tesadüf mü dersiniz yoksa kader mi bilmem ama Mete (Inci'nin ev arkadaşı) ona işlettigi kafede buldugu bir defteri veriyor okuması için. Yarım kalmış bir hikaye var defterde, sevgili yazarımız Inci de bu yarim kalmış hikayeyi kendi tamamlamak için başlıyor yazmaya. Peki bundan sonra neler oluyor, 1972 yılından fırlamış Behçet Aral kendini günümüzde, Inci'nin kafesinde buluyor.
.
En büyük kâbusumdur, böyle güzel konuların harcanması ama yazarımızın ellerine sağlık, soluksuz okudum ve inanılmaz mutlu oldum, tek sorunum henüz devam kitabının elimde olmaması. Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
.