KEMANLARIN SUSTUĞU GECE
Kemanların sustuğu gece,
Buz tuttu soluklar.
Bakışlar dondu.
Dehşet,
Sessizlik,
Umut yoktu.
Kemanların sustuğu gece,
Hiç doğmamacasına battı güneş.
Hiç birleşmemecesine ayrıldı sevgililer.
Hiç almamacasına fırlattı bagedi elinde şef
Ve yırtık sesiyle haykırdı trompet:
Yeter...
Liman,
İstasyon,
Gar.
Bekleme salonunda insanlar.
Gidenler,
Gelenler,
Bekleyenler,
Arayanlar...
Yarındır burada tüm tamlar,
Tamlanmayı bekleyen yarımlar,
Eksik kalmaya mahkumlar.
Bir tek tam olan var burada,
Bavullar...
"...Ne Roxanne'ın suç vardı,
Ne Cyrano'nun
Ne Cristian'ın
Kader kurmuş oyununu, hey hat!
Her insan kendi yaratır, Tragedyasını
Tek kurtuluş yok olmak..."
Şair'in bu şiir'i kitapta "sana diar" bölümünde ve bölüm başlarken bir akrostiş var buradan şair'in Sibel isimli bir hatuna şiir yazdığını anlıyoruz. Benzer bir akrostiş bu şiir'in sonunda da var ki çok keyifli çok naif yahu. Bölüm şöyle
"... Ve bu balat biterken burada
Son sözüm: Sana
İnsan bir kere geliyorsa
Bu dünyaya
En değerli şey olmalı aşk kısa hayatında
Lakin karşılıksız, onurluca..."
Enteresan bir anlatım ikinci yeni değil, garip değil, kendine has bir tarz. Etkileyici tespitler kendine has anlatımla birleşince çok lezzetli bir okuma deneyimi çıkıyor ortaya. Uzun süredir yeni bir şairde bu tadı bulamamıştım. Uzun süre önce basılmış kayıp bir kitap, yazarının başka kitap bastırmamış olması büyük talihsizlik umarım hayattadır ve yazıyordur.