Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gilles Martin-Chauffier

Gilles Martin-ChauffierKonstantinopolis'in Romanı yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
7
Okunma
0
Beğeni
493
Görüntülenme

Gilles Martin-Chauffier Sözleri ve Alıntıları

Gilles Martin-Chauffier sözleri ve alıntılarını, Gilles Martin-Chauffier kitap alıntılarını, Gilles Martin-Chauffier en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Romanos Diogenes, imparatorluğun büyük ailelerinden birinin varisiydi. Enerjik bir kişiydi, orduyu yeniden donattı, altmış bin kişilik bir ordu kurdu, kısa çatışmaları yeğleyen ve topyekûn karşılaşmalardan nefret eden Türklerin üzerine yürüdü. Türklere rağmen göğüs göğüse bir çatışma yaşandı. Malazgirt'te başyaveri Andronikos Dukas'ın ihaneti sonucunda IV. Romanos kahramanca savaşmasına rağmen, onu ayaklarının dibinde toprağı öpmeye zorlayan Sultan Alparslan'ın eline geçti. Bu aşağılanma dayanılmazdı.
Nedense bana Game of Thrones'daki Başüstat Pycelle'yi hatırlattı.
Bir yumurta kadar kırılgan, parşömen kağıdı kadar ince bir adam, damarlarında kan kalmamış sanır, son nefesini verdiğini görmeye hazırlanırsınız. Ama bu sadece bir görünüştür. Hayal gücünüzü sonuna kadar kullanın, Dandolo, kendine Pierre l'Ermite süsü vermiş Büyük Petro'dur. Cam kadar keskindir ve ondan esnek değildir. Son sözlerini söyleyen zavallı bir ihtiyar rolünde, saz kisvesi altında, meşe kadar sağlamdır. Sümüklüböceğin marul yaprağına doğru gittiği gibi avına yaklaşsa da, inanın eyleme geçtiğinde bir köpeğin kemiğe saldırdığı gibi hırsla çullanacaktır. Dandolo için cennet, anahtarı Bizans'ın çöküşü olan çok yakındaki bir kapıdır. Yeni Haçlı Seferi'nden söz edildiğini duyar duymaz hizmetlerini sunar. Güzel rastlantı: Ona ihtiyaç vardır.
Reklam
Venedik'e gelince, hazırlıklarını hızlandırıyordu. Duruma açıklık kazandırmak için de doge olarak Enrico Dondolo'yu seçti. O, Bizans'ın baş düşmanıydı. 1173'te Venedik Cumhuriyeti adına tutsak elçilerinin serbest burakılmasını I. Manuel'den istemeye geldiğinde gözleri dağlanmıştı. Kızdırılmış bir kılıç ile! Görme yetisini büsbütün kaybetmemiş ve o haddini bilmez imparatorluk taifesinin ayaklarının altında süründüğünü görmeye yemin etmişti. O zamandan beri sabrediyor, uzun uzun düşünüyor ve planını özenle kuruyordu. Seksen yaşındaydı ama aklı tamamen başındaydı. Doge seçilir seçilmez kağıdını oyuna sürdü. Çok tanınmış bir adı vardı bu kağıdın: Haçlı Seferi. Bu dördüncüsü olacak ve basileusları zenginleştirmeyecekti. Bizans destanının dördüncü perdesi açılıyordu.
Roma'ya girişinden itibaren efsaneleşmiştir. Maxentius'un başkentini fethetmek için savaşmak zorunda kalmış ve çatışma kentin kapılarında Milvius köprüsünde gerçekleşmiştir. Zihinlere çakılmak ve birlikleri tarafından kolayca tanınmak için Apollon kılığına girmişti. Beyaz bir savaş atının üzerindeydi, güneşte parıldayan gümüş bir zırh takmıştı, kalkanı altındandı, miğferine ise değerli taşlar kakılmıştı. Bundan daha pagan bir görüntü olamaz. Sözde Constantinus saldırıyı, güneşin tepesinde haçı ve şu sözcükleri gördüğü dakikada başlatmıştır: "In hoc signo vince" ("bu işaret üzerine yeneceksin"). Sonunda kulağına gelen bu habere Constantinus önce güldü, sonra yalanlamamaya karar verdi. İmparatorluk zaten yeterince parçalanmıştı, ortalığı daha fazla karıştırmaya gerek yoktu. Seçkinler savaşırken bari halk uslu dursundu. Böylece 313'te bir hoşgörü fermanı yayımlandı. Bundan böyle imparatorlukta herkes dilediği dinin yolunu izlemekte özgür olacaktı. Hristiyanlar artık sürgüne gönderilmeyecekti. Onlardan istenen tek bir şey vardı: Sezar'ın hakkını Sezar'a vermeleri. Ve özellikle Sezar'ın bundan böyle Constantinus adını taşımasını kabul etmeleri. Kısa süre içinde imparatorluğun tek hakimi o olacaktı.
Durum vahimdi, 1349 yılında çıkan veba, rejimin dağılmasına ivme kazandırdı ve hepsinden kötüsü, müttefike susamış olan Kantakuzenos, büyük dostu Orhan'ı Bizans oyununa kattı. Selçuklu gücünün kalıntılarından doğan bilinmeyen bir aşiretin, Osmanlıların başındaydı bu kişi. Saygıdeğer bir insandı. Akıllı, ihtiyatlı, kültürlü. Yeni bir askeri güç kurmaktan çok medeni bir devlet modeli yaratmayı düşlüyordu.
Sayfa 108Kitabı okudu
Gene bir Moğol. Üstelik Cengiz Han'ın adını levhalardan sildirmeye kararlı. Orta Asya'yı egemenliği altına almış, Hindistan'ı yakıp yıkmış, İran'ı parçalamış, Mezopotamya'yı talan etmiş, şimdi de gözünü Küçük Asya'ya dikmişti. Bölgenin tit tir titrediğini belirtmeye gerek yok. Timur'un geçtiği yerde ot bitmez, köpekler ulumaz ve kuşlar konacak bir ağaç bulana kadar yorgunluktan ölürdü.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam