ODTÜ Sosyoloji Bölümünden mezun olan Tok, 1995’ten beri TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisinde araştırmacı olarak çalışıyor. Ülkü Çadırcı’yla beraber yazdığı Teneke Kaplı İvan, 2004 Tudem Edebiyat Ödülleri’nde roman dalında birincilik kazandı. Tarih Bir Şey Öğretmez Bize adlı romanı 2006’da Jüri Özel Ödülü’nü almıştır.
Yosunları bırakıp ellerimi getirdim sana, saçlarının arasında dolaşsınlar diye. Biraz geçmiş bir anıyım, biraz solgun, soğuğum; olacak o kadar, beni biraz önce sulardan çıkardılar.
Ölüm bizim üst katta yaşıyor. Hayır hiç de bugüne kadar betimlendiği gibi değil. Ne iskelete benzer bir görüntüsü, ne de elinde orağı… O da sıradan biri bizim gibi, ama umutları yok yarın için, sevinçleri yok. Üst komşumuz bay ölüm yapayalnız, kimsesiz. Bazen dışarı çıkar, görürüm; sevimli bir gülümsemesi vardır. Naziktir alabildiğine, kimseye kötü söz söylediği görülmemiştir. Çocukları sever, belki kendi çocuğu olmadığından, onlarla şakalaşmaya bayılır. Ve bir de, geçen yıl ölen karısından söz ederken Bay Yaşam oluverir. bay Ölüm üst katta yaşayan komşumdur. Umutları, hayalleri, sevinçleri kalmadığından Bay Ölümdür o.
Gülümseyen Çiçekler,
Bu noktada şöyle bir soru çıkıyor karşımıza: Kurgucu edebiyatın yazarının görevi nedir? Ben bu soruyu şöyle yanıtlayacağım: Düş kurmak ve bunu insanlarla paylaşmak. Bunun dışında, yazarın herhangi bir toplumsal sorumluluğu olduğunu kabul etmiyorum. Yazar sosyal bilimci değildir; bu yüzden toplumu anlamak için uğraşmaz ya da toplumbilimsel araştırma yapmaz. Yazar gazeteci değildir; dümdüz gerçeklikle halkı bilgilendirmez ya da kamuoyu oluşturmaya çalışmaz. Yazar politikacı hiç değildir; halkı yönetmez, yasa koymaz. Yazarın yapmak zorunda olduğu şey düş kurmak ve bunları yazmaktır. Gerisi okuyucunun bileceği şeydir. Okuyucu ister toplumbilimsel, ister politik anlamlar çıkarır, yaşamını bu anlamlara göre düzenler; isterse de kaldırır atar; bu, artık yazarı ilgilendirmez. O, kişilerin ya da kurumların kullanabileceği bir düş yaratmıştır. Bu düşün gerçekleştirilmesi edebiyatın işi değildir.
Kitabı alırken bana öneren kişi: "Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens'in çocuklar için yazılmışı diyebilirim. " demişti. Bahsi geçen kitabı okumadığım için kıyas yapamıyorum.
Büyük patlamadan günümüze insanlık tarihini anlatan bu kitapta iki baş karakter eşliğinde çağdan çağa, kıtadan kıtaya geçiyoruz.
Karakterlerimizden biri olan İhvantup (+) , diğer karakterimiz Mehventep ise (-) elektrik yüküyle yüklenmiştir büyük patlamanın ardından. İşte o günden günümüze sürekli bir çatışma halindedirler.
Bu iki metafor eşliğinde tarihteki önemli olaylar ve kişiler hikayelerle anlatılmış. İskender'den Cengiz Han'a, Hitler'e varana dek tarihin hiç de sıkıcı olmayan bir dille anlatıldığı bu romanı ben çok sevdim.
Yazar, tüm bu anlattıkları boyunca hep aynı şeyi savunuyor: Barış. İnsanlık tarihinin savaşlarla dolu olduğuna dikkat çekiyor ve eğer ki geçmişten ders almayı başaramıyorsak "Tarih Bir Şey Öğretmez Bize" diyor.
Anlatımı akıcı, dili yalın, dipnotlar yeterli ve açıklayıcı. 8. sınıftan itibaren çocuklara ve meraklı büyüklere önereceğim keyifli bir kitap.