Ayrıca, çok fazla konuşuyoruz. Sessizlik bizi ürkütüyor. Sessizliği denetleyemiyoruz. Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır. Sözcükleri kullanmakla, sessiz dünyaya kendi düzenimizi zorla kabul ettirmiş oluruz. Kendimizi güvende hissederiz. Sözcük kullanmamız, etrafı izleme, bilinmeyeni sorgulama, sözlü tanıma haritası olmayan şeyleri sözcüklerle kodlama eğilimimizden doğan bir gücün işaretidir. Sözcükleri kullanmakla, çevremizdeki şeylere sahip oluruz. Sahip olunca da kendimizi güçlü, her şeyi denetleyen bir konumda hissederiz. Aymazlığımızın doruğu da budur işte.
"Hayatını planla. Amaçlarını gerçekleştir. Hayattan ne beklediğini bil. Hiçbir şey seni yolundan alıkoymasın. Azim ve disiplin sayesinde yaşayamayacağın şey yoktur. Bunu başaracak yeteneğe kesinlikle sahipsin."
Daha az görüyor, daha az işitiyor, kokluyor, dokunuyor ve daha az tat alıyoruz. Birçok deneyimi es geçiyoruz. Yaşama daha az dikkat ediyor, kendi basitleşmelerimizle özel soyutlamalarımıza çok daha büyük dikkat gösteriyoruz.
Ne kadar özgür olduğumuzu söylersek söyleyelim, canımızın istediğini yapabileceğimizi ne kadar iddia edersek edelim, yine de normların dışına çıkmaktan korkarız.