Hagop Mıntzuri

Hagop Mıntzuriİstanbul Anıları yazarı
Yazar
8.6/10
30 Kişi
119
Okunma
15
Beğeni
1.592
Görüntülenme

Hagop Mıntzuri Sözleri ve Alıntıları

Hagop Mıntzuri sözleri ve alıntılarını, Hagop Mıntzuri kitap alıntılarını, Hagop Mıntzuri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Köylerde para azdır, hiç olmayan evler de vardır. Aşırı derecede fakirlik, hepsi de muhtaç... Ve muhakkak herkesin paraya ihtiyacı var; birinin öküzü yok, öküz alacak; ötekinin, vergi memuru gelmiş, vergi verecek parası yok; beriki tohumluk buğday satın alacak... Bunlar reddedilseler de, küçük düşseler de, parası olanın kapısını çalacaklardır, çaresiz. Ve ne kadar faiz istenirse istensin, borç para dileneceklerdir."
Ah nerelerde bulsak da yesek? !!!
"“Anadolukavağı'nda dutluk, incirlik sahibiymişler. Dut mevsiminde en ballı, en olgun dutları -hani parmakları birbirine yapıştıran- yollarlarmış Yemiş ve Meyve Pazarına. İncir mevsiminde, Yıldız Sarayı'na, (Şekerci) Hacı Bekir'e, reçellik incir verirlermiş. Kavak inciri, lop incir, Sultan Selim incirleri çatlar, balı akar. Kavak'ın Sultan Selimleri namlıydı, katran gibi simsiyah ve elmadan irice. Bir seferde ağza sığmaz, balı dudaklardan sızar.”
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
“Her kız sakız çiğner, Kürt kızı tadını çıkarır.“
Yedi-sekiz Hasan Paşa
"Okuma yazma bilmezdi. İriyarı Arnavut devriyelerinin kumandanıydı. Hasan Paşa resmi yazıları imzalatmaya getirdiklerinde Arapça sekiz rakamını yazar, sağdan sola, daha öteye ve biraz aşağısına bir de yedi ekler; iki sayıyı bir çizgiyle bağlayınca "Hasan" yazmış olurdu. Bu kadarı da Sultan Hamit'e yeterdi!"
Sayfa 122Kitabı okudu
Bizler
Biz bir elbiseyi dört yıl, beş yıl, altı yıl giyeriz. Elbisemiz üstümüzde eskir. Eskiyle gezer, ona alışırız, çıkartmak da istemeyiz. Ta ki evlerimizden kadınlarımız, kızlarımız şikâyet edip, sabah akşam "Komşularımızdan, eşimizden dostumuzdan utanıyoruz!" diye diye başımızı ağrıtana kadar. Bizden çoğunun elbisesi üstüne göre biçilmiş
Gurur
“Kibarlaştım ya, ne sandın! Kaymağı, kuzuları, bişiyi siz yiyeceksiniz, kemiklerle kuru pilavı da ben. Aç dururum da yemem!”
Reklam
Haydi erkekler, ocak başına !
"O tarihlerde, paşa konaklarında olduğu gibi zengin Ermeni ve Rumların da erkek aşçıları olurdu. Kadın aşçı yoktu. Kadınların aşçılığı olur muydu?.. Bu mesleği mavi çuhadan, arkası sarkık, ağa şalvarı denen uzun şalvarlı, yavaş bir telaffuzla konuşan Vanlı ustalar yaparlardı."
Sayfa 217Kitabı okudu
Tehcir...
"1915 yılı Nisan ayında İstanbul'daki Anadolulu Ermenilerin tehciri başladı. Ben zaten askerdim. Mayıs ayında memleketten mektup gelmedi. İki kez cevaplı telgraf çekildi, cevaplanmadı. Üçüncüsünde "Burada değiller, bilinmeyen bir yere yollandılar," diye cevaplandı. Dedem Melkon seksen sekiz yaşındaydı. Annem Nanik elli beş, çocuklarım, Nurhan altı, Maranik dört, Arahit iki, Haço dokuz aylık, karım Voğıda yirmi dokuz yaşında. Bunlar nasıl yürüdüler?"
Sayfa 287Kitabı okudu
Açıkça söylemek gerekirse, zamanın ruhu tarih kitaplarında yaşamaz.
Açlık
"Bir gün bile Gakgo evde oturup bir öğün yemek yemiş adam değildi. Zaten evde yiyecek ne vardı ki yesin? Eğer karısı Gine, dağlardan ot toplayıp getirse veya şuna buna ırgat gidip bir yayık ayran, bir ölçek un alıp ekmek yapsa, bunlar da çocuklara yetmezdi; onlar doymazlardı ki, kendisine pay kalsın!"
Reklam
"Çokça kabak, soğan tarlası vardı. Onların Kızılbaş köylülere ait olduğunu biliyordum, çünkü onlar bu iki çeşitten başka bir şey ekmezlerdi."
Gelinlik tutmak
"Dil saklamak. Köy yerinde yeni gelinler, kocaları dışında aile büyükleriyle, bir saygı ifadesi olarak konuşmaz, çok gerektiğinde aracı kullanır veya başıyla, eliyle cevaplar verir, bazen pek hafiften tek kelime söylerdi. Bu suskunluk uzun yıllar sürebilirdi. Büyükler bir hediye vererek gelinin konuşmasına izin verirlerdi. Bu gelenek, Müslüman, Hıristiyan, herkes için ortaktı."
Sayfa 135Kitabı okudu
1890'lı yıllar İstanbul'u
"Fırında ekmek satılmazdı. Şimdiki gibi fırına gidip ekmek almak hiç yoktu. Bakkallarda da ekmek satılmazdı. Ekmekler mahallelere ve varoşlara, müşterilerin evlerine kadar götürülürdü. Hem de veresiye!"
Nerede olursa olsun, sancılar, ağrılar başladıktan sonra doğumlar durdurulabilir mi hiç?
Sayfa 239Kitabı okudu
"araba mısınız nesiniz"
Yazın, Musa Çavuş sokağı yarısına kadar sular, çoğalan müşteriler, geliş gidişi engellediklerini hiç düşünmeden sokağın öte yanını da sandalyeleriyle doldururlardı. Serasker Rıza Paşa'nın arabasından başka araba geçemezdi. Halk da karşı tarafı kullanırdı. Bazen seyisler yol istediklerinde ağalar oturdukları yerden kızarlar, "Başka yol yok mu? Öteki sokaktan geçiniz!" veya "Araba mısınız, nesiniz? Helvacının önünden geçsenize. Bu kadar kişi ayağa kalkıp rahatsız olacak! Allah Allah..." derlerdi.
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.