Haidar Bammate

8.0/10
2 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
408
Görüntülenme

Hakkında

Kafkas Yurtseveri, devlet adamı, diplomat ve yazar.1890 yılında Dağıstan’ın Temirhan-Şura (Buynak) yöresinde bir Kumuk ailesinin çocuğu olarak doğdu. İslami öğrenim gördü ve Stavropol Lisesinde okudu. Hukuk öğrenimi gördüğü Petersburg Üniversitesi’nden 1912 yılında mezun oldu. Bazı memuriyetlerde ve Çar'ın Kafkasya Naibi’nin maiyet memurluğunda bulundu. Öğrencilik yıllarından başlayarak ulusal sorunlarla ilgilenmeye başladı. 1917 devriminden sonra Kafkasya’da başlayan devletleşme ve bağımsızlık hareketi içerisinde aktif rol aldı. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin bağımsızlık deklarasyonunun yayınlanmasından sonra hükümette Dışişleri Bakanlığı’na getirildi (1918). Kuzey Kafkasya delegasyonunun üyesi olarak Osmanlı delegesi Rauf Bey'le (Orbay) ve onun aracılığıyla Türkiye’deki Kafkas örgütleri ve onların liderleriyle görüşmeler yaptı. Osmanlı Devleti’nin Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni tanıyarak onunla bir dostluk anlaşması imzalaması ve daha sonra da askeri yardımda bulunmasında etken oldu. Paris Barış Konferansında Kuzey Kafkasya'yı temsil ve tanıtmak gayesiyle gönderilen delegasyonun da başkanlığını yaptı. Kuzey Kafkasya'nın Bolşevik Rusya tarafından bütünüyle işgalinden sonra yurdunu terk etmek zorunda kaldı (1921). Önce Türkiye'ye sonra da Fransa'ya giderek anayurdunun bağımsızlığı için çalışmalarını sürdürdü. 1925 yılında Afganistan kralı Nadir Şah'ın ricasıyla bu devletin vatandaşlığına geçti ve Afganistan'ın İsviçre Temsilcisi oldu. 1934-1939 yıllarında Paris'de "Kavkaz" (Le Caucase-Kafkasya) ve "Zarya Kavkaza" (L'Aurore du Caucase­Kafkasya Şafağı) dergilerini yayınladı. Rusça, Fransızca ve Türkçe dahil yedi dilde yayınlanan bu dergilerde Kafkasya, Kafkas diasporası, Kafkasya politikası ve dünya politikası ile ilgili çok sayıda makaleleri vardır. 1939'da Berlin'de "L'İndependance Caucasienne" (Fransızca, Kafkasya’nın Bağımsızlığı) dergisini de birkaç sayı yayınlamıştır. Bunun dışında Berlin ve Londra’da Almanca ve İngilizce yayınladığı almanaklar da bulunmaktadır. İslam kültürüyle ilgili bazı kitap ve yazılarında "George Rivoire" takma adını kullanmıştır. 31 Mart 1965'de ölmüş olan Haydar Bammat, Paris'deki Bobigny İslam mezarlığında yatmaktadır.
Unvan:
Devlet Adamı, Diplomat, Yazar
Doğum:
Rusya, 1890
Ölüm:
Fransa, 31 Mart 1965

Okurlar

10 okur okudu.
7 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Avrupa merkezli anlayışa göre, bilimin temeli esas olarak Antik Yunan’da atılmış ve 1500’lü yıllardan sonra, Avrupa’nın bilimsel atağıyla doruk noktasına ulaşmıştır. Bu mantık ve bilim dışı düşünceye bakılırsa, Antik Yunan'da bir mucize gerçekleşmiş ve insanlık birdenbire bilimi, felsefeyi, siyaseti ve sanatı keşfetmiştir! Ondan önceki Sumer, Babil, Mısır, Hint, Çin ve Orta Asya uygarlıklarının bilimsel etkinlikleri ise, bilim tarihinde sadece kısmi bir gelişmeyi ifade ediyorlardı. 8. yüzyıldan sonra Ortadoğu ve Asya'da görülen İslami ve Türk kökenli uygarlıklarsa sadece Antik Yunan'ın bir tekrarından ibaretti... Ama gerçek bunun tam tersidir. (...) “Antik Yunan mucizesi” denen bilimsel atılım, Sümer’de, Babil’de, Mısır’da, Hint bölgesinde, Çin’de, Orta Asya’da, İç ve Batı Anadolu'da filizlenen, karşılıklı etkileşimle gelişip büyüyen ve olgunlaşarak ürünler veren, eski uygarlıkların sentezinden başka bir şey değildir.
İslam 7. yüzyılda doğarken, Yunan ve Latin kültürü çöküş sürecindeydi. Atina ve Roma'nın kültür geleneğinin devam ettirmekle yükümlü kılınan Bizans, kendisine emanet edilen bu kültür hazinelerini koruyamamakla kalmamış, aynı zamanda antik çağdan kalan çok sayıda bilimsel yapıtın ve sanat eserinin yıkıma uğramasının da bizzat baş sorumlusu olmuştu. Cahil ve Bizans Ortodoks dininin taraftarlarınca kışkırtılan Doğu Roma imparatorları da, dinsizlik olarak damgaladıkları sanat eserlerine yönelik tahribatlarını sürdürdüler. Örneğin İmparator Theodosius, Kuzey Afrika'nın felakete sürüklenmesindeki rolüyle kötü bir üne sahip oldu. Dönemin en büyük kütüphanesi olan İskenderiye Kütüphanesi, bazı iftiracıların iddia ettikleri gibi Halife Ömer'in talimatıyla değil, bizzat onun emriyle temeline kadar yakılıp yıkılmıştır. 489 yılında İmparator Zenon, 2. yüzyıldan bu yana bütün Doğu'ya Süryaniceyi ve Eski Yunan kültürünü öğreten Urfa akademisini kapatmıştı. Aynı şekilde Justunius da Atina ve İskenderiye'deki Platon Akademilerini kapatarak şerefine leke sürmüştür.
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu, birkaç yüzyıl boyunca yeniden dirilen İslami gücü temsil etmekle kalmadı, aynı zamanda 16. yüzyılda dünyanın en kültürlü ülkesi olmayı da başardı. Dünyanın en önde gelen hükümdarlardan biri olan Muhteşem Süleyman, hem ince bir ruha sahip bir şairdi hem de sanatçılara ve şairlere arka çıkan cömert bir yöneticiydi. " Doğa bilimlerinin ve hukukun gelişmesi; çok sayıda edebi eserin Arapça, Farsça ve Türkçe yazılması; onun zamanında İstanbul, Bursa ve Edirne'de inşa edilen muhteşem yapılar; Saray ve yönetici evlerinde görülen ihtişam; ve nihayet dini hoşgörü, onun döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu yüksek kültürel seviyeyi göstermesi açısından önemlidir."
İslam uygarlığı hakkında açık bir fikir edinebilmek için bu uygarlığı sadece Arapların meydana getirmediğini de söylemek zorundayız. Bu uygarlık birçok kavmin çabalarının ürünüdür ve böyle olmaya da devam edecektir. Bu kavimler, ırk ve dil açısından farklıdırlar, ancak İslam onları ortak bir ruhsal kalıba dökmüş ve onların ırklarüstü ortak bir topluluk oluşturmalarını sağlamıştır. Ancak İslam uygarlığına hangi kavmin ne kadar katkıda bulunduğunu tayin etmek, konuyu bilenler açısından zor değildir. Ne var ki, bu uygarlığın esaslarını ve gerçek cevherini sadece İslam oluşturur.
'Gök bilimi' Alanındaki Katkılardan Ufak Bir Kısım (2);
Sarkacı ve güneş saatini bulan Ali İbn Yunus ise Kahire akademinin kurucusu olarak bilinir, ki Mısırlı Fatimilerin Halifesi el-Hekim onun anısına Mukaddim Dağı'nda bir gözlemevi yaptırdı. Hatta o, daha önceki bütün tablolardan daha doğru veriler sunan "Büyük Hikmet Tabloları"nı yayımladı. Öyle ki, bu tablolar, Çin’e kadar uzanan bütün Doğu bölgesinde Batlamyus’un Almagest'inin ve daha sonra yayımlanan Bağdat okulunun tablolarının yerini aldı. Hemen hemen aynı dönemde Kahire’nin bir diğer gök bilimcisi ve matematikçisi olan Hasan İbn el-Heyzen de, sonradan Roger Bacon ve Kepler'in başlangıç noktası olarak değerlendirecekleri optik hakkındaki eserini yayınladı. Bu arada ilginç olması nedeniyle zikretmeye değer bulduğumuz bir diğer konu da ilk kez el-Heyzem'in Asvan'da Nil’in su yüksekliğini artırmak için bir baraj projesi ile ilgilenmiş olmasıdır.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
88 syf.
6/10 puan verdi
Müslüman bilim adamlarının batıdan yuzlerce yıl önce bir cok pozitif bilimde yapmış olduğu çalışmaları ve günümüz bilimsel gelismelerine katkılarını anlatan bir kitap. Dolu dolu bir içeriği var. Farkındalık oluşturuyor.
İslamın İnsanlık Kültürüne Katkısı
İslamın İnsanlık Kültürüne KatkısıHaidar Bammate · Kaynak Yayınları · 200810 okunma