Bu terim kapsamında irdelenen/ölçüt alınan şey, anlatıcının kimliği değil; bulunduğu konum, dolayısıyla, görüşünü en geniş ve derin kılmasını sağladığı odak noktasıdır.
Dönüşüm, modernist bir roman olarak yabancılaşma sorunsalını işlerken, bu olgunun aile kurumu içine kadar sızmış olmasını, Gregor' u böcekleştirerek simgeler.
Fethi naci'nin sözleriyle"otuz iki yıl gibi büyük bir zaman dilimi içinde yayınlanan dört cilt ince memed'de Yaşar Kemal hep aynı üslubu,hep aynı roman tekniğini kullanır. bu yıllarda yazdığı öbür romanlarda anlatı biçimi değişir, ince memed'lerde hep aynı"
"Romanda kişilerin öncelikli içerik ögesi oluşunun ardında,geniş planda edebiyatın insana-âdeta muhtaçlık düzeyinde-bağlı tek sanat olması yatmaktadır. Diğer güzel sanat dallarında,içeriğinde insan bulunmayan bir eser yaratılabilirken,böylesi bir etkinlik edebiyat için mümkün değildir. Mistik hayvan hikayelerinden fabıllara kadar özellikle hayvanları figür edinen anlatılarda bile temeli insani ögeler oluşturur. Dolayısıyla,bu tarz metinlerde hep insana özgü değerlere gönderme yapılır. Edebiyatın roman,hikaye,tiyatro ve şiir gibi birincil türleriyle anı,günlük,mektup,eleştiri gibi ikincil türlerin tamamında insan faktörü merkezde olmak durumundadır. Türlere bağlı bu tasnifli durumun dışında,formel bakımdan da insansız bir edebiyat olamayacağı âşikârdır."
"uyudu" diyorlar
Oysa hatırlatmaktadır o:
Bir bir hatırlıyor; dinlediklerini hatırlıyor; gördüklerini hatırlıyor;
Deliliklerini hatırlıyor; gerçek doğuşunu hatırlıyor:
Şimdi Uludağ'dan da büyük ve yüklü bir hatıralar dağıdır Osmancık:
Tarık Buğra- Osmancık
"Rus Biçimcilerine göre sanat eserinin biçimi 'geçmişin yapıtlarıyla bağlantı kurarak sürekli değişim geçiren gerçek bir öz'dür. Dolayısıyla 'metinlerarasılık',sadece eski metinleri çoğaltan değil;onlardan beslenerek özgün metinler üretmeyi esas alır."
Bir yazarın kalemiyle farklı zamanlarda yazılmalarına rağmen aksiyon ya da düşünce örgüsü bakımından birbiriyle bağlantısı olan ve böylelikle devamlılık barındıran romanlar için kullanılan terimdir.
Tıpkı Tanrı'nın, yarattığı dünyanın her yerine, her şeyine hakim olmasına karşılık dünyadaki hayatın içinde bizzat bulunmaması gibi ilahi anlatıcı da sonsuz gücüyle her şeyini bildiği ve nüfuz ettiği kurmaca dünyanın dışında kalır.
Hayatın ne kadar küçük bir şey olduğundan, büyük ruhları ikna edemediğinden, derin zekaların da kendine mahsus saadetleri olduğundan konuştuk. Sathi bir ıztırap büyük bir zevkten daha derindir diyordum. Bu gece yine pek sinirliyim.. Her şeyi küçük, herkesi budala biliyorum.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, içerik ve kurgu özellikleriyle çok dikkatli, donanımlı ve sabırlı bir okuyucu profili için yazıldıkları tartışılmaya bile gerek olmayan bütün romanları ilkin tefrika yoluyla okura açılmıştır.