Normalde inceleme yazmak pek bana göre bir şey değil. Ama bu kitap beni o kadar etkiledi ki hakkında bir şeyler söylemek, eğer hala okumayan varsa onlara da önermek istedim.
Kitap, Aliye isimli bir öğretmenin bir Anadolu köyünde görevlendirilmesini ve orada yaşadıklarını anlatıyor. Öğretme, ışık olma arzusuyla dolu bu öğretmenin eğitimden uzak kalmış bu köyde yaşadığı zorluklar bize çok güzel hissettiriliyor. Aynı zamanda kitap, Milli Mücadele döneminde geçtiği için o dönemin ruhunu da çok iyi bir şekilde yaşatmış. Yunan işgali altında köy yaşamının nasıl olduğu, ikiye bölünmüş halkın, Kuva-yı Milliye taraftarları ve düşmanları olarak, birbiriyle mücadelesi, dönemin zihniyeti kitapta öne çıkan ve hemen dikkat çeken noktalar.
Aliye'yi sadece idealist bir öğretmen olarak nitelendirmek çok da doğru değil. Çünkü kendisinin de dediği gibi bir ışık, bir ana olmak için gelmiş o köye. Bunun da ötesinde gerçek bir Türk kadın kahramanı oluşuna şahit oluyoruz. Uzun zaman sonra bir kitap için gözyaşı döktüm. Bunu yaşattığın için teşekkürler Aliye :)
Kitapta değinmek istediğim bir diğer nokta ise dinden uzaklaşmış kişilerin din adı altında yaptıklarıyla, söyledikleriyle bir toplumu nasıl yanlışa ittiği...
Yazımı, Selim İleri'nin son sözünde yazdığı bir cümleyle noktalamak istiyorum. Halide Edip kitapta, "Eğitime kavuşamamış kişilerin gitgide vatan hainliğine, nihayet insan düşmanlığına yol alabileceklerini, bu tehlikeyi söylüyor."