1960 yılında Mersin'de doğdu. 1988 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Yazarın ortak bir çalışmanın ürünü olan Osmanlıdan Cumhuriyete Kadının Tarihi Dönüşümü kitabında “Hayat, Hikâyeler ve Suskunluğa Dair” başlıklı bir makalesi bulunmaktadır. Hikâyeci kimliğinin yanı sıra metin yazarı olarak TRT’de yayınlanan “Yüksek Binalar,” “Ateşin Çocukları, Suyun İnsanları,” “Ashâb-ı Kehf: Mağara Dostları,” “Bir Mekân, Binbir Taş: Mardin,” “Bir Mekân, Binbir Aşk: Akdamar Adası,” “Asya’nın Kandilleri,” “Göç Hikâyeleri” gibi birçok belgesele ve günlük kuşak programlara metinler yazdı.
ESERLERİ:
Tanımsız (1990)
Sahurla Gelen Erkekler (1994)
Halkaların Ezgisi
Asya’nın Kandilleri
Yağmur yağıyordu. Tipik bir mart günü soğuğuyla üşüyen ellerim ne ceplerime sığıyor, ne de bıraktığım bir yerde duruyordu. Ağlayan ambulans sesleri yine İstanbul trafiğine dert yanıyor, yağmur ısrarla yağmaya devam ediyordu. Önce kendime sardım; kendimi hiç sorgulamadan ve zorlamadan ne kadar mükemmel olduğuma karar verdim. Herkese burun kıvırdım,
Halime Toros, gezi türünde yazdığı Asya’nın Kandilleri kitabına eski Türk ve İslam uygarlıklarının bilim, edebiyat, musiki, felsefe, matematik, astronomi, coğrafya, tarih, dil, tıp alanlarında yetişen ve/veya kendini yetiştiren alimleri tanıtmakla ve o alimlerin yaşadığı yıllardaki önemli bilgileri aktarmakla başlamış.
Kitapta anlattığı alimler;
#halimetoros #asyanınkandilleri adlı televizyon belgeseline metin yazmak için başladığında kitapta kendiliğinden ortaya çıkmaya başlamıştır. İlim, bilim, fen, tıp, edebiyat, astroloji gibi alanlara damgasını vurmuş, yaşadıkları devirlerde yaktıkları kandillerin yüzyıllar geçmesine rağmen hala etrafımızı aydınlatan âlim ve sanatçılar. Harezmi, İmam Buhari, Farabi, Biruni, İbni Sina, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Ahmet Yesevi, Abdülkadir Meragi, Uluğ Bey, Ali Kuşçu, Ali Şir Nevai ve Fuzuli. Hepsi kendi alanında bir deha... Beni etkileyen ortak yönleri ise sadece kendi alanlarında değil diğer alanlarda da kendilerini yetiştirmiş olmaları. Belkide onları başarıya götüren, bakış açılarını genişleten çok yönlü aldıkları eğitimleri. Bizlere düşen ise yakılan bu kandillerin gölgesine sığınmak yerine, kandillerden aldığımız ışıkla aydınlığı daha da arttırmak. Bırakılan izleri takip ederek kendi izlerimizi oluşturmak. Batının hayranlık duyduğu, kendilerini besleyen bu kaynaklardan bizler ne zaman kana kana içeceğiz?