Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in idamlarının temel nedeninin, yargılanmalarına yol açan adam kaçırma, banka soyma ve benzeri olaylar değil, ama düşünceleri ve dünya görüşleri olduğu gerçeğidir.
"Oranı ne olursa olsun yabancı unsur ile derhal bozulan biricik kavram adalettir. %90 altın, %10 bakır karışımında yine %90 altın mevcuttur. Ama %1 dahi olsa yabancı unsurun karıştığı şey Adalet değildir."
Bu davaya o kadar yabancı unsur karışmıştı ki Adalet'e yer kalmamıştı.
Ölüm cezası kimi hukuk uzmanları tarafından güçsüz bir iktidarın güçsüz bir iktidarın güç gösterisi olarak nitelenir. O günün iktidarı bu gösteri için üç cana kıydı.
Bir yanda hukuk var, bir yanda hukukun ve yaşam hakkının göz ardı edilmesi var. İnsan kendi kendine soruyor... Yaşam hakkı mı yoksa geçerliliği olmayan "hukuki" gerekçeler mi?
"İnfazlardan sonra mezarlar aylarca emniyet görevlilerinin denetimi altında tutuluyor. Gençlerin mezarına gül koyan genç kızlar gözaltına alınıyor ve haklarında kavuşturma açılıyor."
Okuyucu Notu: Sizler mezarlarına koyduğumuz gülleri bile kıskanıp yasaklıyorsunuz ama onlar çocuklarımızın isim babaları olarak sonsuza kadar yaşayacaklar.
Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler, bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Yaşasın devrimciler... Kahrolsun faşizm!