Tecavüzle çalınan bekaretin yarattığı o meşhur ‘namus’ boşluğunu doldurmak adına “zamanla seversin” diye tecavüzcüsüyle evlendirilen kadınların karanlığa hapsedildiği ama tecavüz eden adamların aklanıp, taçlandırılıp, azat edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
bekâreti kaybetmek kadar belli bir zamana özgü olmayan başka bir şey varsa o da, çoğu zaman bunun öncesinde gelen boş vaatlerdir. Eski bir Arap atasözü bu üzüntüyü şiirsel bir ifadeyle yansıtır: “Bana küpeler vaat etti ama kulaklarımı delip gitti.”
İnsanlar ne düşünürse düşünsün, bekâreti tanımlamak sadece felsefi bir uygulama değildir. İnsanların nasıl davrandığını, hissettiğini, düşündüğünü ve bazı durumlarda nasıl yaşayıp nasıl öldüğünü denetim altında tutan bir uygulamadır.
Bekâreti İnceleyen Yedi Ciltlik Kadınlara Ait Eser adlı kitabında, bekâreti, “ağırbaşlılık, sessizlik, utangaçlık ve hem bedenin hem aklın iffetli olması”nı kapsayan uzun bir davranış listesiyle tanımlamıştır.