Çalışabilen ve çalışmak isteyenler için daima iş bulmayı temin eden bir kanun yoktur; aşağı yukarı her yerde, bir "işsiz ordusu" na tesadüf ediliyor; işçi daima işini kaybetmek korkusu içinde yaşıyor.
Bilmediği şeylerden korkan, büyük tecrübelere cesaret edemeyen, geleceğin bir sürü ihtimallerini hesaplayan insanlar için mazi istikbalden daha cazip görünür.
Bu cemiyet, yalnız kazananı ideal insan saymak suretiyle fakirliği sadece muvaffakiyetsizlik alâmeti değil, âdeta günahkarlık mahsulü saymaktan kendini kurtaramamıştır. Bu yüzden kapitalist cemiyette iş bulamayan fakirlere, çalışanlara nazaran, ahlakça düşük insanlar nazariyle bakılmıştır.
Ifade özgürlüğünün olduğu yerde kargaşa çıkmaz. Ifade özgürlüğüne yasak getirilmesi, neredeyse her zaman, taşkınlıkları çoğaltır ve daha tehlikeli kılar, çünkü böylece onu, yer altına iter. Rousseau, zulme uğrayıp sürgüne gönderildi, sürgündeyken çok daha tehlikeli oldu; çünkü sürgündeki Rousseau Paris'te özgür dolaşan Rousseau'dan daha ilginç ve inandırıcıydı. Lenin, Çarlık Rusya'sında, Duma'da muhalefet lideri olarak kalıp yapabileceğinden çok daha fazlasını Isviçre'de sürgündeyken yaptı. Hoşnutsuzluğu gidermenin en etkili yolu aslında sözlerin yazılı olarak ifade edildi yayınları özgür bırakmaktır. Akıllı bir hükümet, dostlarının övgüsünden çok, muhalefetin eleştirilerinden dersler çıkartır. Kendine yönelen eleştirileri sınırlamaya kalkan hükümet, çöküşünü hazırlar.
İttifak ortak bir dünyanın paylaşılmasıyla sağlanmaz; bu ortak dünyanın taşıdığı anlamın arzu edilebilir kıldığı eylemler hakkında aynı bakış acısını edinmekten doğar.
İster doğru olsun ister yanlış, bir devletin amaçları, her zaman egemenliğini kullananlar tarafından, savunmaya hazır oldukları iyiye dair bir ölçüte atfedilir.
Bu ciddi mahzurların ortadan kalkması için bir tek çare bulunduğuna kaniyim: O da sosyal gayeleri olan bir eğitim sistemi ile sosyalist bir ekonominin kuruluşudur.
Pişmanlık duyduğum seçimler yaptığım gerçeği, sonradan duyduğum pişmanlığı, öncesinde yapmış olduğum seçimden daha gerçek kılmaz. Ben tüm sınırlılıkları ve kusurları ile irademin kendisiyim; sınırlılık ve kusurlar, beni insanlığın geri kalanından farklı kılan kişiliği oluşturur. Kusurlardan arınmış olan irademin bir kısmına gerçeklik atfederek kalan kısmının üzerinin çizilmesi yalnızca bir söylem aracıdır. Çünkü kendim olabilmek için tüm varlığımla, olduğum gibi kabul edilmeliyim.
Hepimiz deneyimlerimizin mahkumlarıyız; öyle ki deneyimlerimiz bizi, genellikle farkında olmadan, kendi kişisel içgörülerimizi kaçınılmaz gerçekler olarak tanımlamaya zorluyor.
Otoritenin üzerinde etkili olduğu kişilerin itaatini talep edebilmesinin tek yolu, zorlayıcı otoritenin meşrulaştırılmasıdır; bu meşrulaştırma ise zorlayıcı otoritenin, azami talebi karşılamasındaki çabası ölçüsünde mümkündür.