Çevremizde algıladığımız ve suçunu yaşama yüklediğimiz hastalık, acı ve tiksinti, gerçekte içimizde taşıdığımız kötülüğün bir sonucudur. Korunmalar bizi hiçbir zaman yeryüzü hastalığından kurtaramaz. Çünkü dünyayı içimizde taşırız.
Aşka inanabilsen, onun gereklerini yerine getirebilsen mükemmel olur. Yalnızca bir ahmak, katıksız bir aptal becerebilir bunu. Bir tek o özgürdür derinliklere inmeye ve göklerde fink atmaya. Masumiyeti, korumaya alır onu. Kendisi korunma isteğinde bulunmaz.
Yanlış bir aşkın esiriyim. August Angst gibi karasevda sakalı uzatıyorum. Istırabın tükürük hokkasına tohum fışkırtan bir erkek arı gibiyim. Çılgınca orgazmlara ulaşıyorum. Yüzü yosun gibi saran sakalı ısırıyorum. Kendi melankolimden büyük parçalar çiğniyorum ve balık gibi tükürüyorum.
Yaşama dönüşün acı ve üzüntülü olduğu günler
vardır. İnsan, isteği dışında çıkar düş âleminden;
asıl gerçeğin bilinçsizlik dünyasına ait olduğunun anlaşılmasından başka bir şey olmamıştır.
“Aşk kesinliğe varmak uğruna kendi yolunu bulma gücüne sahip olmalıdır. O zaman salt çekim kaynağı olmaktan çıkıp çekicileşmeye başlar.”
~Hermann Hesse