Meşrutiyet’in ilanına kadar Osmanlı İmparatorluğu’na hizmet eden Kürt emir ve paşaları, Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte rütbelerini kaybettiler.Rütbesiz kalınca kendilerini ortada bulan ve çaresizlikten ne yapacaklarını şaşıran emir ve paşalar sonuçta “Kürtlük” çatısı altına sığındılar.İttihat Terakki yönetimine muhalif olan bu Kürtler, 19 Eylül 1908 tarihinde, Gedik Paşa mahallesinde Kürt Terakki ve Teavün Cemiyetini kurdular.
Kurucuları arasında Seyyid Abdülkadir, Bedirhanlı Emin Ali, Şerif Paşa, Halil Hayali’nin yer aldığı bu cemiyet Seyyid Abdülkadir ile Bedirhanlılar’ın anlaşamaması üzerine kısa sürede dağıldı.
Diyarbakır’da görev yapacak olan “İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi” şu kişilerden oluştu:
Reis: Mazhar Müfid Bey(Kansu)-Denizli milletvekili
Müdde-i Umumi(Savcı): Ahmed Süreyya Bey(Örgeevren)-Karesi milletvekili
Üye: Ali Saib(Ursavaş)-Urfa milletvekili
Üye: Lütfi Müfid(Özdeş)-Kırşehir milletvekili
Şeyh Said ve 28 arkadaşı, yargılanmak üzere 5 Mayıs 1925 günü Diyarbakır’a getirildiler.23 Mayıs günü Şeyh Said’in ilk sorgusu yapıldı.Daha sonra da diğer isyancıların…
Uzun süren sorguda Şeyh Said, “Niçin ayaklandınız?” sorusuna, “Din hükümleri zayıflamıştı.Gereğini yapmak istiyordum” karşılığını verdi.Savcının, “Diyarbakır’ı aldıktan sonra müstakil bir Kürdistan Krallığı mı istiyordunuz?” şeklindeki sorusuna Şeyh Said, “Krallık bilmiyoruz.Benim yegane maksadım, din hükümlerini tatbik etmekti.Kürdistan istiklalini kat’iyen düşünmedim.” diye karşılık verdi.
Genç’in ele geçirilmesinden sonra Emirü’l- Mücahidin unvanını alan Şeyh Said, emrindeki kuvvetleri cephelere böldü ve her birine ayrı bir bölgeyi ele geçirme emri verdi.
Melikanlı Şeyh Abdullah Muş cephesinin komutanı olarak görevlendirildi.Çapakçur(Bingöl) şeyhlerinden İbrahim ve Hasan Çapakçur’u ele geçirmekle görevlendirilirken peşinden de Elazığ’ı işgal edeceklerdi.Bu kararların alınmasından kısa bir süre sonra Elazığ ele geçirildi.
Şeyh Said, Lice’yi ele geçirdikten sonra Diyarbakır’ı kuşatma planları yaparken Hasenanlı Halid de Solhan, Varto ve Malazgirt’i işgal etmiş Erzurum’a doğru yürümekteydi.Aynı günlerde Şerafettin Dağları aşılarak Karlıova’ya ulaşıldı.
Takriri Sükun kanunun çıkarılmasından sonra, bölgeye yapılması düşünülen harekata yönelik hukuki hazırlıklar 1932 yılına dayanmaktadır. 1934 yılında, Meclis'te görüşülerek kabul edilecek olan 2510 sayılı "İskan Kanunu"; 2 Mayıs 1932 tarihinde "1/335 numaralı İskan kanunu layihası ve İskan muvakkat encümeni mazbatası” başlığıyla
Viranşehir'de bulunan Milli aşiretinden İbrahim ağanın emrindeki Hamidiye Alayları bölgede yaşayan halka rahat ve huzur vermiyordu. Halk 1905 yılında Diyarbakır'da ayaklandıysa da, durumu incelemek üzere müfettiş gönderileceği sözü verilmesi üzerine yatıştı. Ancak, Hamidiye Alayları'nın 1907 yılında gemi azıya almaları ve yağmalamalara başlamaları üzerine halk 1908 yılında Diyarbakır’da bir kez daha ayaklanarak, Telgrafhaneyi işgal etti. Telgrafhaneyi işgal edenler arasında dönemin ileri gelenlerinin yanısıra Ziya Gökalp’i de görmekteyiz. Telgrafhaneyi işgal eden halk Hamidiye Alayları'nın başındaki İbrahim Ağa'nın alınmasında ısrarlıydı. 11 gün süren işgalden sonra İbrahim Ağa'nın Halep’e gönderileceği ve yağmalanan malların da geri verileceği yolunda ferman çıkınca, halk telgrafhaneyi boşaltarak dağıldı.