Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hikmet Tanyu

Hikmet TanyuAtatürk ve Türk Milliyetçiliği yazarı
Yazar
8.8/10
31 Kişi
87
Okunma
19
Beğeni
3.084
Görüntülenme

Hikmet Tanyu Sözleri ve Alıntıları

Hikmet Tanyu sözleri ve alıntılarını, Hikmet Tanyu kitap alıntılarını, Hikmet Tanyu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
. Atatürk, damarlardaki asil kana en büyük önemi verirken, tarihi Türk ırkından oluşa, Türk soyunun yüceliğine işaret etmiş, buna, yüksek, mefkurevi (ülküsel) bir anlam vermiştir. Bununla da kalmayarak Türk evlâdına, Türk Gençliğine daima bu cevherin, muhtaç olunan kudret olduğunu çok açık ve parlak bir ifadeyle anlatmış ve —asla unutulması şöyle dursun— bunu en büyük bir hazine tanımak gerektiğini söylemiştir. Kezâ Türklüğe ihanet edenlere karşı, kanlarını tahlil edin demesi, milliyetlerine, milli kültürlerine, soylarına müşterek bir işaret ve dikkate dâvetten, çağrıdan ibarettir. Bu, söze kuvvet vermek için en kesin anlam ve hatlariyle ifadedir. Yoksa pek tabii o da, bugün ırkı kan tahlili ile tâyin etmeğe elverişli bir keşfin olmadığını bilirdi. Henüz ilmin uzanamadığı bu sahadaki bilgiye erişileceğini Atatürk kendisine mahsus bir öngörü, bir sezgiyle mı sezmişti? Bunun hakikatini henüz bilmiyoruz. Nitekim Namık Kemal de: “Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır" demişti. .
. Asla unutulmamalıdır ki, gerçek milliyetçi bir Türk evlâdı Atütürk'e hayrandır. O'na bağlıdır. O'na sadıktır. Atatürk sevgisini gönlünde, şuurunda daima taşır. ~ SON ~
Sayfa 199Kitabı okudu
Reklam
Atatürk diyor ki:
. "Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhin de bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin." .
Sayfa 126Kitabı okudu
. Bu vatan Türk vatanıdır. Bu vatanın sahibi Türklerdir. Elbette ki bu vatanda sadece Türk fikri, Türk ülküsü, Türk dâvâsı hâkim olacaktır. Bunlardan başka hiçbir fikir, ülkü ve dâvânın bu topraklar üzerinde yeri yoktur. Onun için Türkü Moskova'ya köle etmek için çalışan kızıl iymanlı bizim için nasıl bir hain varlıksa, Türkün ve Türk vatanının nimetleriyle dolup taştığı halde Türke karşı bir başka milli dâvâ güden azınlık ırkçısı da o derece haindir. Çünkü netice olarak ikisinin gayesi de Türkü yıkmaktır. .
M.Esat Bozkurt Atatürk İhtilali'nden...
. Ancak Balkan savaşından sonra Hamdullah Suphi Tanrıöver'in gayretiyledir ki Türk Ocakları açılmağa başladı. Ve hemen, Türk olmayan unsurların müthiş itirazlariyle karşılandı: İşin asıl yanık tarafı, bu itirazlara bazı öz Türk seslerinin karışmasıdır. Yara, yâr elinden olunca acısı fazla olur. Bununla beraber Türk Ocakları memleketin dört bir ucunu kaplamakta gecikmedi. (Sf.413,414,415.). “İşlerin başına da Türkten başkalarını getirdik, uzak gitmeğe ne hacet? 1908 de meşrutiyet ilân edildiği vakit, iş başında Sadrazam olarak Avlonyalı Arnavut Ferit Paşa bulunuyordu. Sarayın en nafiz adamları, İzzet Halalar, Selim Melhameler idi. Balkan muharebesinde Osmanlı devletinin hariciye nazırı Nura Dunkyan idi! Avusturya hariciye nazırı Baron Erentfal bu sıralarda Yunanistan hakkında Osmanlı hükümetine bazı malumat vermek istemiş, fakat Viyana büyük elçimiz Mavrekordate olduğundan işi ona açamamış. “Nasıl açayım? Rumdur. Yunanistana haber verir" demiş. Halimizi düşünün bir kere!... .
. “1923 senesi Martının on beşinci Pazar günüydü. Atatürk Adana istasyonunda trenden inmiş; sağı solu dolduran halkın coşkun alkışları “yaşa varol!” sesleri arasında yaya olarak şehre giriyordu. Yan yolda karalar giyinmiş olan bir kadın kalabalığı göze çarptı; sonra onların arasından ikişer levha taşıyan dört genç kız çıktı; Atatürk'ün önünde durdular. Arkalarından bir kız daha göründü ve önüne geçti. Hıçkırıklar, iniltiler ve yalvarışlarla dolu bir nutuk söylemeğe başladı. Bu genç kızın şahsında henüz esir bulunan İskenderun'la Antakya'nın Türk olan bütün halkı, “Bizi de kurtar!" diye yalvarıyordu. Herkesin gözleri yaşarmıştı; hıçkırıklarını tutamıyanlar vardı. Atatürk'ün de gözleri nemliydi ve başı eğilmiş gibiydi. Genç kızın nutku bitince alnı yükseldi; mavi gözlerinde ve pembe yüzünde bir çelik parıltısı görüldü. Her kelimesi üzerinde kuvvetle durarak: — Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! Dedi. On altı yıl sonra Hatay dâvâsının en heyecanlı günlerinde hasta ve bitkin olmasına, mutlak istirahat tavsiyesine rağmen, Hatay'a yakın olmak için tekrar Adana'ya gitti. Dört saat ayakta durmak ve çalışmak gibi olağanüstü metanet gösterdi. Hatay kurtuldu, fakat Atatürk'ü kaybettik. İsmail Habip bu bahsi şöyle bitirir: “Hatay, Hatay! Seni kurtaran, aynı zamanda senin şehidin oldu." .
Reklam
. Cumhuriyetin ilânından sonra Atatürk, Tarsusa geldi. O'nu karşılayanlar arasında İstiklâl Savaşı kahramanlarından Adile Çavuş da vardı. Bu iri yapılı esmer kadın Atatürk'ün önünde yere kapandı, ağlayarak toprağı öptü: — Bastığın yerlere kurban olayım diyordu. Başkumandan Adile çavuşu kaldırdı ve: — Kahraman Türk kadını, dedi. Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göklere yükselmeye lâyıksın. .
Sayfa 139Kitabı okudu
Atatürk'ün
. Mehmetçiğe Seslenişi; Türk Ordusuna olan sevgisi, bağı : “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için, minnet ve şükrânımı söylemeyi nefsime en aziz borç bilirim. Sizin gibi kumandanları, zabitleri, neferleri olan bir millete yad elleri altında köle olmak mümkün değildir." .
Sayfa 121Kitabı okudu
. “Düşman ister ki: Türk fakir olsun, basiretsiz olsun, Türk Türk'e düşman olsun... Türk perişan olsun, Türk bunalsın... Türk isabetsiz hareket etsin ki her an fevkalâde şartlar altında yaşasın; buhrandan buhrana sürüklensin. Düşman ister ki, Türk, bir zamanların Türk'ü “Muhteşem Türk" olmasın; Türk bocalasın, Türk huzur ve sükuna kavuşmasın, Türk kalkınmaya fırsat bulmasın, Türk güçlenip kuvvetlenmeye zaman bulmasın. Evet, evet... Düşman ister ki, Türk milli şuuruna ermesin, idrâktan mahrum kalsın. Türk'ün dâvâsı, mefkuresi bulunmasın. Türk cahil olsun, gâfil olsun, asâlet ve cevherini dahi bilmesin. Türk maneviyatsız - mukaddesatsız olsun. Türk kendisine güvenmesin. Türk kendini önemsiz görsün, bir hiç kabul etsin. Türk aşağılık duygusu içinde bocalayıp dursun. Ürkek olsun, korkak olsun, pısırık olsun. Ey Türk oğlu, bunu bil; bunu, Allah aşkına artık anla... Z. Aydınoğlu (Görüşler; Düşman ister ki.., Ankara, 21.11.1961). .
Sayfa 164Kitabı okudu
. O'na Makedonya tarihinde bir "sülâlename" aramağa kalkışmışlardır. Mustafa Kemal ise, kendine bir "kişizâdelik” atfetme isteyenlere karşı, Atilâ'nın bir sözünü tekrar etmekten hoşlanırdı. Atilâ, Roma kapılarına dayandığı vakit sırmalı elbiseler ve altın yaldızlı kasketlerle kendisini karşılamağa gelen Romalı prenslere “Gerçi ben sizler gibi yüksek asâlet unvanlar taşımıyorum ama, asil bir milletten olduğumu biliyorum" demişti. .
Sayfa 144Kitabı okudu
Reklam
. Atatürk'ün bütün hareketleri bir tek anafikir etrafında toplanabilir: Milliyetçilik. O, Türk topraklarının düşman istilâsından kurtarılması için savaştı. Türk milletini hür ve müstakil yaşatmak için Cumhuriyeti kurdu, onu muasır medeniyet seviyesine yükseltmek maksadiyle inkilâpları yaptı. Milliyetçiliğin temeli ve kaynağı olan dil ve tarih tetkik edilsin diye Dil ve Tarih Kurumlarını tesis etti ve servetinin büyük bir kısmını bu iki kuruma bıraktı. .
Sayfa 101Kitabı okudu
. Atatürk, bir yandan "Milletimizin çok üstün kabiliyetleri vardır" der ve Türkün tarihiyle, geçmişiyle, kısaca Türklüğüyle öğünmesini bildirir ve üstelik bunu Ankara'da Hürriyet Meydanı yakınındaki Güvenanıtı'nın kaidesi üzerinde göze çarpacak şekilde ortaya koyar, “Türk, Öğün, Güven, Çalış” der, Cumhuriyetin onuncu yıl nutkunda Türk Milletine ve bütün insanlığa, Türk olmanın, kendisini Türk bilmenin saadetin, mutluluğun zirvesi ilân eder "Ne mutlu Türküm diyene" bayrağını yükseltirken, her şeyin üstünde olarak, düşüncesi, ülküsü Türk Milliyetçiliğinden (ulusculuğundan) başka bir şey midir? "Milletim nev'i beşer, vatanım ruy-i zemin" sözünün düşmanı olarak, en büyük gerçek olarak, (Milletim Türk, vatanım Türkiye, ülküm Türklüktür,) diyor. Hattâ Atatürk, komünizmi tartışılması gereken bir fikir olarak dahi kabul etmiyor: “Şurası unutulmamalıdır ki Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her göründüğü yerde ezilmeli." .
Sayfa 112Kitabı okudu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu anlatıyor:
. “ATATÜRK'ün her şeyine, hattâ, bazan aklına, mantığına bile hâkim olan milli duygusu idi. Bu duygu O'na, bütün hür düşüncelerine rağmen, yabancı kızlarla evlenenlere karşı hiddete yakın bir hoşnutsuzluk göstermeye, hele, kızlarımızdan birinin yabancıya varışını affedilmez bir kabahat saymaya kadar götürürdü. Falih Rıfkı, “Çankaya” hatıralarında, karısı Avrupalı bir zatla O'nun arasında geçen bir hâdiseyi anlatır. O hâdisenin vuku bulduğu akşam ben de sofrada idim. Falih'in anlattığına bir şey ilâve edecek değilim. Yalnız bahis konusu Avrupalı bayanın sonradan bana söylediği küçük bir müşahedeyi, Atatürk'ün milli hassasiyetini, daha doğrusu milliyetçiliğindeki titizliği, biraz daha belirtir düşüncesiyle buraya nakletmeden geçemeyeceğim. Bu bayan bana demiştir ki: ”— Biliyorsunuz ben Paşanın yanıbaşında oturuyordum. Kocam beni göstererek “Keşke bizde de böyle bir kaç kadın olsaydı" der demez, ellerinin sanki bir elektrik cereyanına tutulmuş gibi titrediğini gördüm." .
Sayfa 110Kitabı okudu
. Atatürkçülük öyle büyük bir kavramdır ki, bu kavram teraziye konulup tartılamaz, ancak davranışlar ile görülür ve ortaya konur. .
Sayfa 188Kitabı okudu
. Bilmeyenler bilmelidirler ki, Türk ırkçılığında başka milletler üzerinde hâkimiyet kurma diye bir prensip yoktur. Fakat şüphesiz tutsak Türkler ve Türk elleri dâvası vardır. Eğer çalınmış ülke ile köle edilmiş kardeşi geri istemek emperyalizm sayılıyorsa, bunun, kelimeyi bilmemek veya Türk'e düşmanlık gütmekten başka mânâsı olamaz. Esasen bizde bu çalınmışı geri isteyenler sade Türk ırkçıları da değildir. Türkiye'de ırkçı olmadığı halde büyük Türklük dâvası güden Türkler de çoktur. Bu da Türk Milletinin tutsak milyonlarıyla çalınmış ülkelerinin dâvâsını gütmenin umumi bir millet dâvâsı olduğunu gösterir. .
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.