"Kendi elimizle kurduğumuz gurbetten
daha zor bir sürgün yoktur
yaşasak da yaşamasak da
umuda ve sonbahara hüküm ki;
gülün saltanat devrinden,
ne sevdikse bugünden
ve ne kaldıysa dünki
acıyı yakuta döndürsün,
hüznü döndürsün elmasa.
akşam en güzel masaldır çünki
iyi anlatılırsa."
akşam en güzel masaldır
iyi anlatılırsa
doğru olan her şeyde biraz
öfkeli, biraz yılgınlık vardır
der, bir kıssa.
câm incelince şarap da incelir
yaşam, acıdan kırmızıya
ölüm, hüzünden beyaza
ve bir gül gelirse
bu yol ayrımından gelir
mutlaka ve nasılsa
kendi elimizle kurduğumuz gurbetten
daha zor bir sürgün yoktur
yaşasak da yaşamasak da.
umuda ve sonbahara hüküm ki:
gülün saltanat devrinden
ne sevdikse bugünden
ve ne kaldıysa dünki
acıyı yakuta döndürsün,
hüznü döndürsün elmasa.
akşam en güzel masaldır çünki
kayboluş ve özlem
insan, kendini özler mi?
özler!
nerdesin ben?
bulsam da bir mühür gibi
hayatımın eski defterinin
soluk, lekeli, özürlü
çizgili ve saman
kağıdına geçirsem.
nehir kuşa batsa birden
aksa tersine aksa
batsa kül, batsa turna
ve batsa...ve benim bir yanım ki ferhadsa
bir yanım dağdır
hasret, külünü vurduğum yerdir
ateş, kül ile dağlanır
bir göl güle düşerse
göl değil de gül bulanır