Hüsnü Aksoy

Hüsnü AksoyDüşün ve Aşkın Gizemi yazarı
Yazar
7.2/10
6 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
594
Görüntülenme

Hüsnü Aksoy Sözleri ve Alıntıları

Hüsnü Aksoy sözleri ve alıntılarını, Hüsnü Aksoy kitap alıntılarını, Hüsnü Aksoy en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşler; eskimiş anıları, gizli kalmış sırları, yarım kalmış arzuları, gerçekleşmemiş istekleri, terkedilmiş umutları, baskılanmış güdüleri, geriye itilmiş iç tepileri, köreltilmiş gizil güçleri, sakat bırakılmış sevinçleri, kesik hüzünleri, belirsiz umutları canlandırıp güçlendirdiği için yaratma faaliyetimizin devindirici kaynağıdırlar. 
Reklam
Bir dal verdi sevdiğim üstünde sarı yapraklar yıl desen geçer gider sevdaysa yeni başlar bir yaprak gönder bana yarım saatten yakın olmasın ama kaldığın evde sen böylece yürür güçlenirsin ve ben teşekkür ederim sana o güzel yaprak için.” Bertolt Brecht
Bu da Hegel'den:
Aşık olunan kişilik, onu oluşturan niteliklerden fazla bir şey olduğundan, biz kişiliğe değil kişilikte ortaya çıkan bu fazlalığa aşık oluruz.
Empati normal koşullarda ve rasyonel biçimde kavranamayan, farkedilemeyen, algılanamayan, kişiliğin farklı, ayırt edici ve özgül yanlarını sezgi yoluyla algılama olanağını verir bize. İlişki içinde olan kişiliklerin özgül yanları, kendini sezgide verir ilkin. Sezgi sayesinde biz, bir anda, farkında olmadan, kendiliğinden ortaya çıkan kimi ışıklar, parıltılar, gölgeler sayesinde karşıdakinin şu ya da bu yanını algılayıp, onunla içsel ve dolaysız bir bağlantının içine gireriz.
Kişiliklerin farklı, ayrıcalıklı ve özgül yanlarını geliştirebilen, kimi denge durumlarına yol açacak biçimde, karşıt ve zıt yanlar arasında uzlaşma noktaları yaratabilen, gönüllü bağlanımları canlı tutan, içsel, dolaysız ve etkin bir duygulanım olarak empatinin ortaya çıkması, gelişip olgunlaşması olmaksızın, güçlü bir aşktan ya da sevgiden bahsedilemez.
Reklam
Sezgi sadece kavramların içeriğini oluşturup, aklın somut ve etkin işlemesine yol açmaz; ama aynı zamanda ussal çıkarımların, mantıksal işlemlerin kesintiye uğradığı, tıkandığı, koptuğu anlarda ortaya çıkan boşlukları doldurur, anlam kaymalarını önler, belirsizlikleri giderir. Sezgi, bilinçaltından kaynaklanan yaratıcı güçleri dışavururken, akıl ile bilinçaltı arasında canlı bir bağ kurar. Bu bağın oluşturduğu tasarımlar olmadan, akıl yaratıcı süreçleri biçimlendirme gücünü kendinde bulamaz. 
-- Yaratıcı fikirlerin kaynağı bilinçaltıdır. -- Yaratıcı fikirler, kendilerini bilinçaltından bilince sezgiler vasıtasıyla vurur.  -- Sezginin oluşabilmesi için, bilinçaltının serbest biçimde işlemesi gerekir. -- Bunun için de, öncelikle bilincin bilinçaltı üstünde kurmuş olduğu baskı ve kontrolün gevşetilmesine yönelinmelidir. -- Kısaca, yaratıcılığın temel koşulu bilinçaltının yeterince özgürleşebilmesidir.
Dünya edebiyatının ilginç iki tipi olan Don Juan ve Kazanova, ataerkil değerlerin cinsel içerikli aşktaki simgeleştirilmiş en yetkin tipleri olarak karşımıza çıkarlar.
Saygıyı içeren, özerk ve özgül kişilikler olarak birbirlerini anlama ve tanımanın olmadığı yerde üretici sevgiden, yaratıcı aşktan bahsedilemez.
Reklam
Sık sık ölümün kıyısında dolaşanlar, her seferinde sıfırdan başlayanlar, her tökezleyişten sonra dikilip kendi ayakları üzerinde yürüyenler, yaşama düşünden esinlenirler sık sık. O düş ki hepimizin ortak mayasıdır. Bizi besleyen bu maya çürüdüğü zaman, cansız bir malzeme yığınına dönüşürüz oracıkta. Bu mayanın içinde yoğurur dururuz kendimizi. Bazen bir dostluk rüzgârıdır tepemizde esip duran, bazen sevgilimizin titrek sesidir boşlukta bizi sarıp sarmalayan.
Aşk, bizim kendimize ve ilişki içinde olduğumuz kişiye olan duyarlılığımızın rafine olmuş biçimidir. Bu duyarlılık içinde kendimizi yeniler, çevremizi düzenler, diğer insanlarla içsel ve dolaysız bir bağ kurarız.
İçselleştirilmiş korku, kişiliği, saldırgan ve yıkıcı güdülerin denetimine sokabileceği gibi, korku, endişe ve kaygıyla dolu pısırık ve edilgen bir yapının içine sokarak, kendi içine kapanmasına da yol açabilir. Ya da Dostoyevski’nin tiplerinde olduğu gibi, bilincin bölünmesinin ürünü olan çift kişilik biçiminde de kendini dışa vurabilir. Bu yoldan düşler hem yaratıcı güdülerin, hem de yıkıcı eğilimlerin kaynağı olarak çift yönlü işlevler üstlenebilir.
Camus’da başkaldıran birey, diğerlerinden farklı, yenilmez, ayırt edici, kısaca diğerleri karşısında özgül kişiliği olan bir bireydir. Bu kişilik, duyarlılık düzeyi yüksek, siyasi bilinci gelişmiş, estetiksel beğenisi olgunlaşmış bireyi dile getirir. Çok yönlü, zengin ve bütünsel kişiliğin içinde biçimlendiği özgür birey teması, Camus’un başkaldıran bireyiyle sıkı bir ilişki içindedir. Daha doğrusu, başkaldırma eylemi, hem bu tür bir kişiliği gerektirir hem de bu kişiliğin ortaya çıkmasının zeminini hazırlar.
Sanatsal tüketim, daha önce sanat yapıtında kodlanmış, imgesel bir biçimde işlenmiş olan anlamı çözüp gün ışığına çıkarmayı amaçlar. Bu kodun tersinden çözümlenebilmesi için, sanat üreticisini ve tüketicisini ortak bir algının içine sokan, empatinin yol açtığı  kısmi bir örtüşmesi zorunludur. 
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.