İbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur)

İslam Hukuk Felsefesi author
Author
8.6/10
5 People
13
Reads
5
Likes
1,746
Views

Most Liked İbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) Posts

You can find Most Liked İbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) books, most liked İbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) quotes and quotes, most liked İbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) authors, most liked İbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) reviews and reviews on 1000Kitap.
“...Kur’an okurken, az da olsa okuduklarını anlayarak okumak, anlamadan çok okumaktan daha faziletlidir.”
Sayfa 108
512 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
İslam Hukuk Felsefesi
İslam hukuk felsefesi kitaplarının arasında meşhur olan bu çalışma M. Tâhir b. Âşûr tarafından kaleme alınmıştır. Yazar, bu eserinde öncelikle fıkıh usulü konusunu işlemiş ve buradan hareketle yalnızca usul bilmekle hükümlerin asıl maksatlarına ulaşılamayacağını örnekler üzerinden açıklamıştır. Yazar, eserinde sıklıkla gaye üzerinde durmuş ve İslam hukuku içerisindeki hükümlerin konulmasındaki asıl gayeleri, örnekleriyle gözler önüne sermiştir.Yazar, bu asıl maksatlara ulaşmak için de derin tefekkür edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Müellif, kitapta genel olarak asıl maksatlardan bahsetmekte ve yeri geldikçe de verdiği örneklerde kendi görüşünü belirtmektedir. Bunun yanı sıra yazar, bir müçtehidin bir mesele hakkında hüküm verirken asıl maksatlara göre karar vermesi gerektiğini belirtmektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki kitabın üslubunu bir miktar ağır buldum. Ağır ağır üzerinde düşünülerek okunması gereken bir kitap kanaatimizce. Ancak buna rağmen okuyanlara yeni ufuklar açacak, meseleleri farklı yönüyle düşünmeye olanak sağlayacak bir çalışma. Özellikle ilahiyatçıların muhakkak okuması gerektiği kanaatindeyim. Okuyanların da müstefîd olması dileğiyle…
İslam Hukuk Felsefesi
İslam Hukuk Felsefesiİbn Aşur (Muhammed Tahir bin Aşur) · Rağbet Yayınları · 201311 okunma
Reklam
bu cümle beni çok üzdü :(
İslâm hukuk literatüründe mekâsıdu’ş-şerî’a (dinin talimat ve hükümlerinin gayesi, gerekçesi) konusunu ele alan kaynaklar bir elin parmaklarını geçmez.
Batini Tefsirin Reddi
Dersen ki “Doğrusu Kur’an’ın bir Batın manası, bir Zahir manası, bir haddi/tarifi, bir de matlaı vardır” sözlerine ne diyeceksin? Derim ki: “Hz. Peygamberden zikredilen bu rivayet sahih değildir. Hele bu rivayet İbn Abbas’tan geliyorsa terket gitsin! Üstelik kim demiş İbn Abbas’tan böyle bir rivayetin nakledildiğini? Bir de aktardıkları rivayetin işlerine gelen kısmı olup devamını işlerine gelmediği için zikretmiş değillerdir. Zira İbn Abbas eğer kendisine dayandırılan bu rivayet sahihse, sözlerinin devamında, ‘Kur’an’ın zahiri, onun tilaveti, batnı ise onun tevilidir’ demekle zahirin lafız, batnın ise mana olduğunu kast ettiğini ortaya koymuştur.”
Sayfa 128
“İnsanların hakları” demek, “Yeryüzünde ne varsa, hepsini sizin için yaratan odur.”(Bakara 29)âyet-i kerîmesinde de ifade edildiği gibi, Allah Teâlâ’nın yeryüzünde yarattığı insanların, onun üzerinde mevcut olan şeylerden faydalanma şekilleri demektir?^ Bu zikrettiğimiz âyet-i kerîme, yeryüzünde ne varsa hepsinin insanlığa has kılındığını kısaca bildirmiştir ki bu, açıklama ve ayrıntıya muhtaçtır. Eğer yeryüzünde bulunan şeyler, her durumda ve her zaman bütün insanların arzularına cevap verecek şekilde bol olsaydı, bu takdirde insanların yeryüzünde bulunan şeylerden faydalanma haklarını belirlemeye ihtiyaçları kalmayacaktı. Ancak durum, böyle değildir. Bazı yerlerde, bazı zamanlarda, bazı hallerde arzular, belirli şeylere yönelmekte ve bütün bu arzuların da yerine getirilmesi için, o şeyler yeterli olmamaktadır. Bu, ya talepte bulunanların ihtiyaçlarını karşılamamak kadar az olmalarından, ya da bazısının diğerlerinden daha câzip olmasından, dolayısıyla insanların diğerlerini terkederek bunları elde etmek için aşırı arzuya sahip bulunmalarından kaynaklanmaktadır. Tabiî, bu durumda, az bir meta üzerine büyük yığılmalann olacağı muhakkaktır. Belki de, aynı şeyi elde etmek uğrunda, aynı güç dengesine sahip olan kimseler, birbirlerini tüketecekler,öbür taraftan bir çıkar yolu bulamayan zayıf ve güçsüz kimseler ise bu mücadele içerisinde yok olup gideceklerdir.(Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan , çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.Nisa,98)
İslâm'ın, “Allah’ın fıtratı” şeklinde nitelenmesinin anlamı, getirdiği esasların fıtrattan olmasıdır. Benîmsenmiş ve yaygın erdemlerden olan diğer usül ve füru (esaslar ve ayrıntılar) bundan sonra gelir. İslâm, bu esasları getirmiş ve onlara teşvik etmiştir, çünkü bu esaslar, insanlıkta yerleşen ve zarardan sâlim olarak iyiliği arama amacından doğan “iyi âdetler” olup, fıtratın esaslanyla ilgilidir. Şayet fıtrat, kendi başına bırakılırsa, âdetleri ne benimser, ne de zıddına olanları reddeder. Meydana gelince de, fıtrat âdeti tercih eder. Bunun için, fıtratın yanında yer almış ve o güzel bulunmuştur. Çekingenlik (haya) ile dobra dobra konuşmak (vikâha) bunun örneğidir. Bu ikisi, başkasına zarar vermek üzere eyleme dökülmeyince, fıtratın tanıması açısından eşit durumda olurlar. Bazı bilgeler -meselâ Yunanlı Diyojen (mö. 523-412)dobralıkla ve sözünü sakınmazlıkla tanınırlardı. Fakat biz, genelde insanlann hayayı sevdiğini görüyoruz. Böylelikle o, güzel âdetlerden biri olur, kişinin ve toplumun ıslâhında birtakım faydalar doğmasına da elverişli bulunur. İşte bunun için haya, İslâm'ın bir şiarı olmuştur.
Reklam
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.