Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İbnul’l-İbri

İbnul’l-İbriAbu'l - Farac Tarihi 1. Cilt yazarı
Yazar
9.3/10
7 Kişi
18
Okunma
1
Beğeni
710
Görüntülenme

Hakkında

Abu-l Farac ya da Bar Hebraeus veya Ebü'l Ferec İbnü'l İbri, 13. yüzyıl Anadolu'sundaki Selçuklu yönetiminde bulunan Melitene'de yaşamış felsefeci, tarihçi, şair, gramer uzmanı, müfessir, ilahiyatçı ve dönemin Süryani Katolikos'u. Bazı kaynaklar ondan "Rönesans Adamı" olarak bahseder
Tam adı:
Ebü’l-Ferec Cemâlüddîn Yuhannâ Mâr Grigorius b. Tâciddîn Ehrûn (Hârûn-Aaron) el-Malatî
Unvan:
Süryânî tarihçisi, filozof, ilâhiyatçı, edip ve tabip.
Doğum:
Malatya, 1226
Ölüm:
Meraga, İran, 30 Temmuz 1286

Okurlar

1 okur beğendi.
18 okur okudu.
17 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Selahaddin Eyyubî'nin Büyüklüğüne Dair
Selahaddin Eyyübi öldüğü zaman hazinesinde bir tek dinar ile 36 zuze (bakır para) bulunmuştu. Çünkü çok açık elli idi ve bu sayede yükselmişti. Denildiğine göre Selahaddin Şam'ı aldığı zaman hazinedeki her dinar ve zuzeyi çıkardı ve huzurunda büyük bir yığın para topladı. Bunun üzerine Mukaddemoğlu adını taşıyan birine şu emri verdi: "Bunu asilzâdeler, atlılar ve köleleri arasında taksim et ve her adama bir avuç dolusu ver". Bu adam avucunun içine az para aldığı için Selahaddin onu tekdir etti ve "avucunun içini iyice doldur" dedi. Mukaddemoğlu gülmeye başladı. Selahaddin de niçin güldüğünü sordu. Mukaddemoğlu şu cevabı verdi: "Nureddin'in oturduğunuz yerde oturduğu bir günü hatırladım. Kendisine üzümle dolu bir sepet getirilmişti. Üzüm taneleri iri idi. Nureddin emretti: "bu üzümleri eşraf arasında avuç avuç dağıt". Ben de avucumu doldurarak vermeye başladım. Bana "dikkat et, dedi üzümleri bu şekilde dağıtırsan hepsine yetişmez." Selahaddin de güldü ve "hasislik hükümdarlara değil, bezirgânlara yakışır. Onun için tek avuçla değil çift avuçla dağıt" dedi. Orada bulunanların biri kendisine isabet eden avuçta 158 dinar bulunduğunu söylüyor.
Sayfa 464 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Ortaçağ Anadolu'sunda Bir Tecavüz Vak'ası ve Cezası
[BU ALINTIYI, BUGÜN HABERİNİ OKUDUĞUM ve METROBÜSTE TACİZE UĞRAYAN KADIN İÇİN PAYLAŞIYORUM. DİKKAT ÇEKEN HUSUS İSE BUNDAN YAKLAŞIK 900 SENE EVVEL YAŞANAN BİR OLAYDA BİLE ADALETİN NE KADAR YERİNDE İŞLEDİĞİDİR.] 1156 Yılında Malatya'da bir Ermeni papaz henüz yeni nişanlanmış bir kızı kiliseye götürmüş, onunla zina etmek istemiş, zavallı kız bağırmaya başlayınca avucu ile ağzını tıkamış ve [muhtemelen zavallı kız, papazın yaptıklarını ifşa edeceğinden] maalesef kızı boğarak öldürmüş. Daha sonra papaz, kızın kulaklarını ve parmaklarını kesmiş, küpelerini ve yüzüklerini çalarak, saklamış ve sonra cesedi bir elbiseye sararak mezbahın içine koymuştu. Biraz zaman sonra kızın akrabası ve ana babası onu aramaya başlayınca sokakta oynayan çocuklar kızın kiliseye girmiş olduğunu söylemişlerdi. Papaza aynı sual sorulunca "evet" dedi "kiliseye girdi, fakat beni görerek utandı ve bir dakika durmadan telaşla çıkıp gitti". Bunlar da papaza inandılar ve dönüp gittiler. Ancak bunlar şehirde araştırmalar yapıyor ve akrabalarının evlerine uğrayarak kızlarını bulmaya çalışıyorlardı. [Bu araştırma esnasında papazın fail kişi olduğundan iyice şüphelenmiş olmalılar ki] kızın ailesi bu mülevves [iğrenç] adamın şehir kapısından çıkmakta olduğunu gördüler ve onu yakalayarak hâkime götürdüler. Papaz dayak yedikten sonra cinayeti itiraf etti ve kızın cesedini ve kulakları ile parmaklarını gösterdi. Bütün şehir halkı toplandılar ve matem tutarak kızı gömdüler. Sonra mülevves adamın derisini yüzdüler, âzasını kestiler, sonra cesedini yaktılar. [Ebu'l-Ferec Tarihi, C.II, s. 395-396]
Sayfa 396 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ortaçağ'da Tıbbî Haller :D :D
(Devrin büyük tabiplerinden Harranlı Sinan'a) bir tabip geldi. Yaşlı bir adamdı ve muhteşem bir elbise giyiyordu. Sinan onun dış görünüşüne bakarak izzetü ikramda bulundu. Sonra onunla bir takım meseleleri konuşmak istedi. Fakat ihtiyar adam, içi fazlaca altınla dolu bir kese çıkararak "emin ol ki" dedi, "ismimi yazmayı dahi bilmem. Ömrümde bir şey okumadım. Fakat evimde yaşayan kimseler var ve bunlar benim kazancımla geçiniyorlar. Sizden ricam bunların ekmeğini kesmemektir". Sinan güldü ve "peki" dedi. "Yalnız şu talimata riayet etmen icap eder: ciddî hiçbir hastalığı tedavi etme ve sakın bir damarı açmaya teşebbüs etme. Sonra, ishal edici hiçbir ilaç verme". İhtiyar adam yemin ederek hiçbir vakit Oxymel'den daha kuvvetli bir ilaç vermeyeceğini temin etti, Sinan da onun tabiplik etmesine müsaade etti. Sonraki gün yine tabiplik eden yakışıklı bir genç geldi ve Sinan ona sordu: "tıbbı kimden öğrendiniz?". Genç cevap verdi: "Babamdan". Sinan tekrar sordu: "Babanız kim?". O da cevap verdi: "dün sizinle görüşen ihtiyar adam". Sinan güldü ve ona şu sözleri söyledi: "babana verdiğim talimata riayet şartı ile sen de git çalış".
Sayfa 252 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Selahaddin Eyyubî'nin Adaletine Dair
Selahaddin Eyyubî, Akka'nın karşısında karargâh kurduğu sırada ordunun kadısı ile birlikte bir gün at sırtında dolaşırken Yahudi'nin biri bağırdı ve şu sözleri söyledi: "Arapların şeriatinden yardım diliyorum". Köleler bu adama sordular: "Hasmın kim ve kimin tecavüzüne uğradın?" Yahudi şu cevabı verdi: "Hasmım sultanın kendisidir ve onun köleleri bana tecavüz ettiler". Selahaddin bu sözlerden hiddetlendi ise de derhal atından indi ve kadı da aynı şekilde hareket etti. Sonra Selahaddin kadının karşısında Yahudi ile beraber yan yana durdu ve Yahudi şu sözleri söyledi: "Ben bir Yahudiyim ve Şam tacirlerindenim. Deniz yolu ile İskenderiye'den geliyorum. Yanımda 20 yük şeker vardı. Akka limanına çıkınca sizin adamlarınız beni soydular ve bana şu sözleri söylediler: "Sen bir kafirsin ve senin malların sultanın hakkıdır." Bunun üzerine Selahaddin şekeri alanları getirtti, bunlar şekeri hazineye vermiş olduklarını söylediklerinden şekerin bedeli onun emri ile Yahudi tacire verildi.
Sayfa 464 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Korku veya zaaf yüzünden uzak bir yere gittiğimi sanmayınız. Çünkü bir koç ancak hasmını toslamak için geriler.
Sayfa 461 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
346 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
Bar Hebraeus, Malatyalı bir Süryanî din adamıdır. Zamanla "mafriyanlık" (Yakubîlikte patrikten sonra en büyük ruhânî şahsiyet) makamına kadar yükselmiştir. Süryaniceden başka Arapça, Farsça ve Latinceyi iyi bir derecede bilmektedir. Ayrıca iyi bir doktordur ve hatta fizik, teoloji, tarih, dil bilgisi, tıp gibi bilimlere dair eserler
Abu'l - Farac Tarihi 1. Cilt
Abu'l - Farac Tarihi 1. Ciltİbnul’l-İbri · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 19998 okunma