İbrahim Fasih Haydari

İbrahim Fasih HaydariMecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
8
Okunma
1
Beğeni
280
Görüntülenme

Hakkında

Bağdat’ta doğdu. Kürt asıllı olup birçok âlim yetiştiren Haydarî ailesine mensuptur. Nesebinin Safevîler’e ve Hz. Hüseyin’e kadar vardığı söylenir. Haydarîzâde diye de anılır. Fasîhuddîn (Fasîh) lakabını kendisine dedesi Es‘ad el-Haydarî vermiştir. Bağdat müftülerinden olan babası Sıbgatullah tahsil amacıyla başka beldelere gittiğinden dokuz yıl boyunca eğitimiyle dedesi ilgilendi. Küçük yaşlarda amcası Ubeydullah el-Haydarî’nin yanında Hâlid el-Bağdâdî’nin sohbet meclislerine katıldı. Dedesinden temel dinî bilgileri öğrendikten sonra Hâlid el-Bağdâdî’nin halifelerinden Muhammed Cedîd Efendi’nin eğitimine verildi. Yine Hâlid el-Bağdâdî’nin halifelerinden Abdülgafûr el-Müşâhidî zamanında Hâlidî Dergâhı’na kabul edildi ve kırk yaşına kadar burada kaldı. İlim tahsili için yaptığı kısa yolculuklar dışında dergâhta hep ilimle meşgul oldu. Küçüklüğünde Muhammed Saîd, Muhammed er-Rûzbihânî, Abdullah ed-Dâğıstânî ve Muhammed el-Erbîlî gibi âlimlerden sarf, nahiv, edebiyat, fıkıh, ferâiz okudu. Ardından Yahyâ el-Mezûrî el-İmâdî, Abdurrahman b. Hüseyin Bek er-Rûzbihânî, Ahmed b. Ali el-Kelâlî el-Bâlekî, İbrâhim b. Hüseyin er-Remikî, vâiz lakabıyla meşhur Ahmed b. Resûl el-Kerâvî, Ebû Bekir Molla Küçük el-Erbîlî ve Mahmûd el-Ömer Künbedî gibi âlimlerin derslerine katılıp icâzet aldı. Haydarî, hocaları dahil olmak üzere Iraklı âlimlerin icâzetlerinin doğrudan veya dolaylı biçimde Haydarî ailesiyle bağlantısı olduğunu söyler (ʿUnvânü’l-mecd, s. 151). Ayrıca Şeyhülislâm Mehmed Refik Efendi, Bağdat Valisi Dâvud Paşa ve Abdurrahman Kâmil el-Bursevî gibi âlimlerden icâzet aldı (a.g.e., s. 137-144). Daha sonra bir müddet Bağdat’ta kalan Haydarî buradan İstanbul, Mısır ve Hicaz’a gidip Bağdat’a döndü. Suriye’ye ve bazı Anadolu şehirlerine seyahatinin ardından tekrar Bağdat’a geldi. Burada kadı nâibi olarak birkaç yıl çalıştıktan sonra 1867'de Basra kadılığına tayin edildi. 1869’da Midhat Paşa Bağdat valiliğine gelinceye kadar bu görevi devam etti. 1875'te İstanbul’da Maarif Meclisi üyeliğine tayin edildi. Bazı kaynaklarda Haydarî’nin, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi olayına karışanların sorgulandığı davada hal‘ fetvasını yazıp Şeyhülislâm Hasan Hayrullah Efendi’ye verdiği gerekçesiyle 1876’da II. Abdülhamid’in tahta çıkmasından sonra rütbeleri alınarak görevinden uzaklaştırıldığı ve Bağdat’a gönderildiği kaydedilir (M. Saîd er-Râvî el-Bağdâdî, s. 123-124). Bağdat’a dönünce Hâlidiyye Dergâhı’na kapandı ve kendini eser telifine verdi. Bunun yanında Bağdat kadılığı ve Bağdat vilâyet meclis üyeliği görevlerini ise hangi tarihlerde yaptığı belirtilmemektedir. el-Cevâʾib gazetesi sahibi Ahmed Fâris eş-Şidyâk ve Rûḥu’l-meʿânî tefsiri müellifi Âlûsî gibi âlimlerle dostluk kuran Haydarî, 26 Aralık 1882'de Bağdat’ta vefat etti ve Cüneyd-i Bağdâdî Mezarlığı’na defnedildi. Eserleri. Haydarî, Arap dili ve edebiyatı başta olmak üzere fıkıh, hadis, tefsir, tasavvuf, akaid, tarih, mantık, astronomi gibi alanlarda telif, şerh ve hâşiye türünde yetmişten fazla eser kaleme almıştır. Bunların matbu ve yazma nüshaları New York Public Library ile İstanbul ve Bağdat (Mektebetü’l-evkāfi’l-merkeziyye ve Dârü’l-Irâk li’l-mahtûtât) kütüphanelerinde bulunmaktadır. Pek azı basılmış olan eserlerinden bazıları şunlardır: 1. ʿUnvânü’l-mecd fî beyâni aḥvâli Baġdâd ve’l-Baṣra ve Necd (nşr. Ali el-Basrî, Bağdat 1962; London 1419/1998; Kahire 1999). Irak’ın güney ve orta kesimlerindeki aşiretlerin Şiîleşme tarihine ilişkin nâdir eserlerden ve Hasan Muhammed el-Enkürlî tarafından telhis edilmiştir (Mektebetü’l-evkāf, Bağdat). 2. el-Mecdü’t-tâlid fî menâḳıbi’ş-şeyḫ Ḫâlid (İstanbul 1292/1875). Eseri Mahmud Hamdi (Mecd-i Tâlid Tercemesi, İstanbul 1307), Yakup Çiçek (Mecd-i Tâlid: Büyük Doğuş, İstanbul 1987) ve Eser Sazak (Büyük Doğuş el-Mecdü’t-Tâlid: Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin [k.s.] Hayatı, Halifeleri ve Menkıbeleri, İstanbul 2011) Türkçe’ye çevirmiştir. 3. Tuḥfetü’l-ʿuşşâḳ (İstanbul 1293, 1990, 2005, Gazzâlî’nin el-Münḳıẕ mine’ḍ-ḍalâl’i ile birlikte). 4. en-Nüketü’ş-şenîʿa fî beyâni’l-ḫilâf beyn’Allāhi teʿâlâ ve’ş-Şîʿa (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî, Dahûk 1997; nşr. Abdülazîz Sâlih el-Mahmûd eş-Şâfiî, Kahire 1428/2007). 5. Aḥvâlü’l-Baṣra (nşr. Ali el-Basrî, Bağdat 1961). 6. “es-Silsiletü’l-Ḥaydariyye” (nşr. Ma‘n Hamdân Ali, eẕ-Ẕeḫâʾir, sy. 6-7 [Kahire 1422/2001], s. 137-198). 7. eṣ-Ṣırâṭü’l-müstaḳīm fi’d-dîni’l-Muḥammediyyi’l-ḳavîm (İstanbul 1991, 1997, 2011). 8. Aḥsenü’l-kelâm fî Dâri’s-selâm aʿnî Baġdâd (baskı yeri yok, ts.). 9. eş-Şeceretü’l-Ḥaydariyye (nşr. Hamîd Âdil Yezdîn, Mecelletü Câmiʿati Dahûk, VII/1 [Dahûk 1999]). 10. Şerḥu Risâleti ḫalḳi’l-efʿâl li’l-Ḫâlid en-Naḳşbendî. 11. Faṣîḥu’l-beyân fî tefsîri’l-Ḳurʾân (Bağdat el-Evkāfu’l-âmme Ktp., nr. 2322, 308 varak). Eser üzerine iki doktora çalışması yapılmıştır: Hasan Abdülazîz Muhammed el-Ânî (baştan Bakara sûresinin 25. âyetine kadar); Âmir Sabâh Ahmed (Bakara sûresinin 221-348 sayfaları arası; 2011, el-Câmiatü’l-Irâkıyye külliyyetü’l-âdâb, Bağdat). 12. Şerḥu ḳavli şâriḥi’l-Mülteḳā (Süleymaniye Ktp., Zühdü Bey, nr. 592). 13. Aʿle’r-rütbe şerḥu (naẓmi)’n-Nuḫbe li’bn Ḥacer el-ʿAsḳalânî. 14. İmdâdü’l-ḳāṣıd fî şerḥi’l-Maḳāṣıd (li’n-Nevevî). Diğer Bazı Eserleri: Taṭbîḳu’l-heyʾeti’l-cedîdeti’l-âs̱âr ʿalâ baʿżi’l-âyâti’ş-şerîfe ve baʿżi’l-aḫbâr (İstanbul 1292/1875); İmʿânü’l-fiker fi’l-heyʾeti’l-cedîdeti’l-es̱er (İstanbul 1292); İmʿânü’ṭ-ṭullâb fi’l-usṭurlâb; Şerḥu Teşrîḥi’l-eflâk (li-Bahâʾeddîn el-ʿÂmilî); el-Muḥâḍarâtü’l-edebiyye (İstanbul 1292/1875); Risâle fî luġz (baskı yeri ve tarihi yok); Şerḥu Manẓûmeti âdâbi’l-baḥs̱ (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3418, 56 varak); Şerḥu Naẓmi’l-Ḥanefiyye (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Arabî, nr. 1742, vr. 6-47 [müellif hattı]); Şerḥu Dîvâni Ebî Temmâm; Şerḥu Dîvâni Ebi’l-ʿAlâʾ el-Maʿarrî (Nefḥu’r-rend fî şerḥi Saḳṭı’z-zend); Şerḥu’l-Maḳāmâti’ṭ-ṭayfiyye; Şerḥu’l-Maḳāmât li’l-Ḥarîrî; Uṣûlü’l-ḫayl ve’l-ibil ve’l-ʿalâmâtü’l-ceyyide ve’r-rediyye fîhimâ. Bunların yanında Şebrâvî’nin ʿUnvânü’l-beyân ve bustânü’l-eẕhân ve mecmûʿu neṣâʾiḥ fi’l-ḥikem adlı eserini tashih ederek neşretmiştir (İstanbul, ts. [Matbaa-i Âmire]; eserlerinin tam listesi için bk. es-Silsiletü’l-Ḥaydariyye, s. 159-165).
Tam adı:
Fasîhuddîn (Fasîh) İbrâhîm b. Sıbgatillâh b. Es‘ad el-Haydarî el-Bağdâdî eş-Şâfiî
Unvan:
Iraklı edip, fakih ve tarihçi
Doğum:
Bağdat, 1820
Ölüm:
Bağdat, 26 Aralık 1882

Okurlar

1 okur beğendi.
8 okur okudu.
9 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Mantık ilişkili
Aruz: Arapça bir kelimedir ve “çadırın ortasına dikilen direk” anla­mına gelir. Bir edebiyat terimi olarak “hecelerin uzunluk ve kısalık­ları temeline dayanan nazım ölçüsü” demektir.
Mevlânâ Halid’in [kuddise sırruhû] ilimdeki üstünlüğünü gösteren hârikulâde olaylardan biri de şudur: Şeyh Ali es-Süveydî el-Bağdâdî [kuddise sırruhû], Bağdat’taki muhaddislerin büyüklerindendi. Hadiste metin ve sened yönünden çok liyakatli idi. Bir gün hadis ilminde Mevlânâ Halid’i imtihan etmek için yanına geldi. İçeri girip musafahalaştıklarında Ali es-Süveydî bir hadisin başından oku­du. O okumasını tamamladıktan sonra Mevlânâ Halid de bir hadisin başından okudu ve oturdular. Ali es-Süveydî imtihan için senedlerini değiştirerek Kütüb-i Sitte’den otuz hadis okudu. O okumasını bitirince Mevlânâ Halid doğru bir şekilde asıl senedlerini zikretti. Bunun üzeri­ne Ali es-Süveydî Mevlânâ Halid’in ellerine kapanarak, kalbine gelen imtihan düşüncesinden dolayı tövbe etti ve Mevlânâ Halid’den af diledi. Ali es-Süveydî Mevlânâ Halid’in huzurundan çıktıktan sonra şöyle demiştir: “Bu zat zâhirî ve bâtınî ilimleri kendisinde toplamıştır. O Allah’ın büyük velilerinden olup sahili olmayan bir deniz­dir. Bizim ona olan nisbetimiz, bir damlanın denize olan nisbeti gibidir. Ey âlimler, onun kutsî nefesleri ve rabbânî ilimlerinden feyizlenmeye gelin.”
Reklam
Bismillâhi Allahüekber, Allahüekber, Allahüekber di­yerek başlarım. Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, arkadaşlarımla, onların dinleri ve malları için (korunması için) binlerce ‘bismillâhi Allahüekber, Allahü­ ekber, Allahüekber.’
Şah-ı Nakşibend [kuddise sırruhû] şöyle bu­yurmuştur: “Bizim bidayetimiz, diğer tarikatların nihayetidir.” Yine bir başka sözlerinde şöyle buyurmuşlardır. “Eğer benim bidayetim, Bayezid-i Bistâmî’nin [kuddise sırruhû] nihayeti olmazsa Hakk’ı bilmek bana haram olsun.”
İnsanlığın büyük âlimi Şeyh Ahmed b. Hacer el- Heytemî Sebet adlı eserinde şunu zik­retmiştir: “Kendisine mürşid olacak birini bulamayan kimsenin şu dört kitabı mütalaa etmesi lazım gelir. Bunlar Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Kûtü’l-Kulûb’ü, İmam Gazâlî’nin İhyâ’sı, Sühreverdî’nin Avârifü’l-Maârif’ ve Kuşeyrî’nin Risale’sidir.” Bu kitaplar ibadet konularını sünnete uy­gun işledikleri için şeyhlerin büyük bir çoğunluğu bu ki­tapları temel almışlardır.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Şemsü’ş Şumus
Şemsü’ş Şumus
kitabına çok benziyor. Hatta diyebilirim ki neredeyse aynısı. Ek olarak Hizbler ve evradlar kısmı çok hoşuma gitti kitapta. Ve ilk bölümdeki yolun genel hatlarıyla anlatıldığı bölüm da bence yeterliydi. Merak edenler için tavsiye ederim. Hayırlı okumalar.
Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu
Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşuİbrahim Fasih Haydari · Semerkand Basım Yayın · 20198 okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
“Nakşibendî tarikatı, aslî şekli ile sahabenin yoludur. Onda ne bir fazlalaşma ne de bir eksiltme yapmışlardır. mevlâna halidi bağdadi hz.lerinin hayatını ve menkıbelerini içeren güzel bir eser
Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşu
Mecdü't Talid Halidiliğin Doğuşuİbrahim Fasih Haydari · Semerkand Basım Yayın · 20198 okunma
Resim