Necip Fazıl Üstad’ın dediği gibi…
“Dedelerimizden kalan hazine sandığının üstünde oturmuş, dilencilik yaparak yaşıyoruz.” Nasıl bir hazineye sahip olduğumuzun farkında bile değiliz. Allah’ın Kur’an’da bahsettiği o gafil kullar gibiyiz. Allah’ın yaratığı harikulade sanat eserlerinin yanından yürüyüp geçiyoruz ama biraz durup tefekkür etmiyoruz.
Giden emanetlere sahip çıkamamışız, kalanların da kıymetini bilmiyoruz. Tarihte neyi yitirdiğini bilmeyen tek toplum biziz, şüphesiz. İşin kötüsü artık bilmediğimizi de bilmiyoruz, en kötüsü de celladımıza aşık olmuş bir haldeyiz.
*
İbrahim Hakkı Konyalı’nın kaleminden tarihimizde yaşananları ve rafa kaldırılmış hakikatleri anlatan enfes bir kitap… Hüzünle okudum, yitirilen emanetler içimde bir sızıya dönüştü.
…
Ecdadımızın mirasına nasıl sahip çıkamadığımızı, eserlerin değerini bilemediğimizi yansıtan yazılardan bazı alıntılar:
“İlim faydalı oldukça ilimdir.”
*
Şehzade Camii…
“Sert mermerler birer oya gibi işlenmiştir.” (s. 36)
*
Tarihi Evrakımızı Nasıl Sattılar?
“Paha biçilemeyecek kadar kıymetli olan tarihi evrakımızı ‘fersude evrak’ diye Bulgar miralayının hazırlattığı şartnameye göre satışa çıkartmıştır.”
*
“Evet, gelip geçen bütün Türk devletlerinin en medenisi Osmanlı Devleti’nin muhteşem tarihi bir Bulgar’a okkası 3 kuruş 10 paraya satılmıştı. Tüyler ürpertici, müthiş bir cinayet işleniyordu, tarih boğazlanıyordu.
*
“Bir memlekette rejim değişebilir, hükümet idare şekli değişebilir amma bir milletin tarihi değiştirilemez, yok sayılamaz.” (s. 69)