İpek Göldeli

İpek Göldeli444 yazarı
Yazar
Çevirmen
8.3/10
3 Kişi
16
Okunma
0
Beğeni
353
Görüntülenme
Kimim ben? Bu soruyu bilmediğim dillerde yazıp ezberlemeye çalışıyorum.
Doğa karşısında, insan elinden çıkan özensiz yapıların estetik anlamda ne kadar yetersiz olduğunu görüyorum bir kez daha...
Reklam
Tavşan için keklik ne, tavus kuşu ne? Keklik için tavşan ne, tavus ne? Tavus için keklik ne, tavşan ne? Adam yem veren hepsine. Ya sen, bunu okuyan? Senin için her biri ne? Ya sen? Kim için nesin? Ne bileyim ben, beni bile bilmeden.
Niyet çekince sevinirler, iyi şeylere niyet ederler, yıllar sonra başlarına gelene bakınca kısmet derler. Hiç değişmez mi kaderleri?
"Her şeyin adıyla buluşması o kadar büyük bir mucize ki" dedi tavşan, "Kelimeler esas o zaman parlayıp dünyanın bulanıklığından kopuyorlar". Bütün tavşanlar gibi, sesi olmadığından gerçekte belki de böyle bir şey dememişti. Çektiği küçücük ruloda "Sanmak, Sunmak, Susmak" yazıyordu.
Bir de Moyra dedikleri kader kısmet ilaheleri var bu Rumların, hepsi kızoğlankız. Kader ağlarını söküp söküp örerler, ellerinde cuvaldız.
Reklam
Yüksekten korkuyorsan, yükseğe koyamazsın duygunu. Sanırım bu yüzden, yamaçtan düşerken kuş olduğunu fark ettim. Kendini korkularından koruyamazsan ona yuva yaparsın. Senin kehanetin bu, azalmış olanı yaşa.
Eee, haddini aşan, zıddına düşer. Kolaylık zorlukla, basitlik karmaşayla, düzen kargaşayla yer değiştirdi
Kovuldum. İşsizlik zor. Sistemin dışına atılınca, melek dostlarınız da sizden yüz çevirir.
Ne keklik, ne adam, ne tavus kuşu, ne tavşan. Ne kader, ne kısmet. Ha gayret. Ölüyoruz, ha? Hayret. Usul usul / pata küte... derken, bi' bakmışız: ne sen ne ben. Hayret ki ne hayret. Yaşadık, ha? Ha gayret.
Reklam
Kimi zaman böyle oluyor: Sabahın erken saatlerinde, dünya masum bir yermiş gibi görünüyor... Bir ormanın parçası olmayan, park ve bahçeleri süsleyen evcilleşmiş ağaçlar baharla çıtır çıtır çiçek açıyor, kuşlar cıvıldıyor, bir çöp kamyonu uykulu, ağır ağır geçip gidiyor, ilk otobüs çalışkan bir edayla yokuşu tırmanıyor. Ben çok kısa bir süre sonra burada olmayacağının bilincine varmayı reddeden bedenimin titreyişine aldırmıyorum
Sevginin kaygan bir meta olmadığı, hayatın plastik torbalara, poşetlere sığmadığı, paketlenip vakumlanmadığı zaman dilimleri toplumsal belleğin atıl katmanlarında daha da derinlere gömülürken "dördüncü endüstri devrimi" ile "yeni feodal düzen" iddiaları bu kez karantina günlerinin aynalarında boy gösterecekler, salgınla yarıştırılacaklardı
SARS-Cov-l'de, Hong Kong'taki havalimanında iki maske vardı yüzümde; dişçimden, Hong Kong'a gelirken aldığım, dişçilerin taktığı, mavi renkte maske; onun üzerine geçirilmiş Venedik Karnavalı'nda aldığım veba doktoru maskesi. Kafesten çıkarken, maskeyle çıkacağız. Yüzümüzde estetik, korku, maske: hem karabasanlı hem karabasan olarak yürüyoruz kafesin dışına.
Yeter ki başka gözlerle buluşmasın gözlerimiz...
Resim