İrfan Babaoğlu

İrfan BabaoğluAuschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi yazarı
Yazar
8.7/10
3 Kişi
32
Okunma
1
Beğeni
1.047
Görüntülenme

İrfan Babaoğlu Sözleri ve Alıntıları

İrfan Babaoğlu sözleri ve alıntılarını, İrfan Babaoğlu kitap alıntılarını, İrfan Babaoğlu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yaraları iyileşmeye yüz tutan tutuklular akşamları hep birlikte, o dönemin gözde türküsü olan "ez berfim berfim berfim lê lê nar lê lê nar , ez berfa çîyayê sorim lê lê nar hey delalê ..."türküsü eşliğinde dilan tutardı..
Reklam
Tüm Türkiyedeki cezaevlerinden Diyarbakır cezaevi bu egemen emperyalist ve faşist politika içinde stratejik bir yere sahipti. Diyarbakır cezaevinde Kürtler vardı! 1940' lardan sonra hiç sesleri solukları çıkmayan Kürtler, klasik aşiretçi feodal ve dini kalıpları kırmış yeni sosyal sınıfsal temelde ve modern sosyalist ideolojiler ışığında halk ve ulus olmanın bilinci ile bir ulusal kimlik ve özgürlük iddiasıyla teorisini tamamlamış ve siyasal bir güç olarak politik-pratik bir döneme girmiştir.
5 Nolu zindanında yaşanan savaş, aslında bir tarihin sıkıştırılmış -en yoğun- haliydi, Devlet bütün olanaklarıyla, Kürtler ise bütün olanaksızlıklarıyla hızlı çekim savaşa tutuşmuş, Vietnamvari bir duruşla kendi tarihlerine kafa tutmuşlardır. Bu savaşta, şayet yenilen Kürtler ve onun siyasal temsilcileri olsaydı, yakın ve hatta orta tarihte Kürtler halk olarak tarih sahnesine çıkmayı ve uluslaşmayı unuturdu.
"5 No ' lu göndereyim de görün gününüzü", dediler, gönderildiler ve günlerini gördüler. Görecekleri günler en beterindendi. Doğduklarına , yaşadıklarına , yaptıklarına pismalık getireceklerdi . El atılmadık organ , ele alınmadık işkence aleti kalmadı . Günlerinden ve gecelerinden bir parça an eksik bırakılmadı.Kusurda , iğrençlikte , insansızlaşmada kusursuzdular.
Biraz daha geçince daha içli duygulu bir türkü başlardı geniş koğuşta." Çemmo çemmê şikestunê oyy oy . Çem buye gola xwîne oyy oy. Çemo key tu nizanî oyy oy ooy oy , teslim nabin bı zorê ooy oy oyyyy" bu türkünün ezgisi eskiydi, "oy dere kızıl dere " türküsü makamındaydı. Ama söz ve içerik yeniydi.
Reklam
O. Miroğlu: *Göz bağlarımızı burada çözüyorlar. Koğuşların koridorlara bakan gözetleme mazgallarından aralıksız marş sesleri yükseliyor. Binlerce kişi, bir ağızdan ama farklı marşlar söylüyor. Hiç durmuyor, bir marş bitince bir diğerine başlıyorlar. Artık her şey emirle. Durmak, yürümek, öksürmek ve kaşınmak, her şey emir-komutayla. Kısa süren bir sessizlik anından sonra grubumuz yeni bir komutla harekete geçiyor. 'Koğuşşş! Yerinde sayyy*
Sayfa 143Kitabı okudu
Koğuş içinde sistemli bir eğitim sunan bu korsanlar kendi belledikleri resmi Türk tarihini, Osmanlı tarihini çocukların taze beynine enjekte ettiler. Bununla da kalmayıp çocukların inançlarına da müdahale ederek hepsini Türk, Müslüman, Sunni bir fikir eğitiminden geçirdiler. Dini inancı, yetiştiği gelenek ve göreneklerine bakmaksızın tüm çocuklar için beş vakit namaz kılmak zorunlu idi. Oruç tutmak vb. gibi dinin ve tarikatın gerekleri ne ise çocuklara yaptırılırdı. ... Ve sonuçta... Çoğu dinci- tarikatçı eğilime girdi. 90'lı yıllarda devrimci yurtseverlere karşı devletin özel savaş yürütücüleri tarafında kışkırtılan ve kullanılan Hizbullahçılar arasında bu "çocuk koğuşu eğitimi'nden geçen insanların da olduğu iddia edildi.
Hücrelerde Mart -Mayıs 1981 tarihleri arası önemlidir. Direniş ile tes- limiyet, ihanet ile zafer en keskin anlarıyla burada cereyan eder. Kemal Pir'in "Dünyanın kalbi Ortadoğu'da, Ortadoğu'nun kalbi K..istan'da, K..stan'ın kalbi Diyarbakır'da atmaktadır" sözü o dönemin çelişki ve ça- tışmasının nerelerde olduğuna işaret etmesi bakımından önemlidir
Reklam
Evlerini, işyerlerini dışarıda emanet edeceği birilerini bulamadan askeri cemselere atılmış ve toplama kampı durumundaki İstihkama taşınmışlardı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, okullarını yarıda bırakan gençler; eski püskü, yırtık, tozlu ve kurumuş kanlı giysiler içinde gelenler 15 ile 30 gün arasında burada bekletilirlerdi. Ama aynı gün, yine irili ufaklı gruplar halinde ortalama 50 kişi de tutuklanır "5 Nolu"ya, o an için ne olduğu bilinmeyen yere gönderilirlerdi.
Biz kadınlar yaşamın hiç bir alanında erkeklerle eşit haklara sahip olmazken, Diyarbekir zindanında her anlamda eşitliğe sahiptik. İşkencede, hücrede, tekmilde, askeri eğitimde, sürünmede, şınav çekmede ve diğer ne varsa!. Yani erkek koğuşlarında uygulanan bütün işkenceler biz kadınlar için de geçerliydi. Hatta fazlası var, eksiği yoktu. İki kisinin yan yana gelip bir laf etmesi kesinlikle yasaktı. 25 kişilik koğuşta 75 kişi kalıyorduk. Tek ranzada ikişer kişi ranzalarda, geri kalanlar tek battaniye ile yerlerde ranzaların arasında yatıyorduk. Altı gözetleme deliğinden yirmi dört saat gözleniyorduk.
Sayfa 205Kitabı okudu
İşkenceye veya baskıya karşı direnenler, yarına dair söyleyecek sözü olanlar ya da yazarın " o güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler " sözündeki gibi tarihi yazan güzel insanlar cezaevlerinde kuşatma altındaydı. Sadece bedenleri değil, bilinçleri, kişilikleri, inançları da kuşatma altındaydı.
Bu durum sonradan düzeltildi. Hadi, mahkemede ifadelerin verilmeye başlandığı ilk günlerde bu duruma Hayri Durmuş arkadaşın itiraz ettiğini aktardı bize. TCK'nın 450. maddesi adi olaylar için, adam öldürme, bi reysel cinayet falan için geçerli olan ve ceza maddesinde yeri olan bir maddeydi. Biz ise siyasi tutuklularız ve siyasal amaçlarımız vardır, demiş. İtiraz noktası buradaydı. Bu durumu düzeltme ihtiyacı duyan askeri savcı da ceza sevk maddesinin bundan sonra 450. madde değil, 125. madde olduğunu mahkeme heyetine ifade etmiş.
Evet orası Esat Oktay'a göre bir okuldu, hem de askeri okul! 30 yıl sonra oranın okul yapılmasını isteyenler Esat Oktay'ın okulunu hatırlarına getirsinler de öyle konuşsunlar.
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.