İrfan Özet

İrfan ÖzetFatih Başakşehir yazarı
Yazar
8.5/10
10 Kişi
26
Okunma
1
Beğeni
792
Görüntülenme

İrfan Özet Sözleri ve Alıntıları

İrfan Özet sözleri ve alıntılarını, İrfan Özet kitap alıntılarını, İrfan Özet en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlk yıllarında siyasetin laik-dindar çatışması olarak ifade ettikleri bir kısırdöngüye hapsedilmesi ve kendilerini bu kısırdöngüyü aşacak akillik ve kudrette gören AKP iktidarı görünen o ki şartlar değiştikçe toplumdaki "hassasiyetleri" yatıştırmayı değil, "kaşımayı" tercih etmişti.
İzmirliler kendimizi belli edelim
"İzmir, Türkiye'nin demokrat yüzü. Hatta bizim bu konuda bir sloganımız da var: 'Türkiye'yi İzmirlileştirmek.' Çünkü ülkemizin neresinden gelirsek gelelim, İzmir belli ilkelerde ittafak ediyor. Yani Atatürk'te, demokraside, cumhuriyette, laiklikte ve üniter devlette... Ben buna omurga diyorum. Nasıl ki insanın omurgası kırılırsa yürüyemez; bizim devletin omurgası da bu ilkeler üzerinedir. Bu ilkelerin ve özgürlüklerin olmadığı bir yerde İzmirli bulunmak istemiyor. Böyle olunca istiyoruz ki Türkiye de İzmirleşsin."
Sayfa 258Kitabı okudu
Reklam
Erken Cumhuriyet kadrolarının modernleşme hamlelerinde mesailerinin hatırı sayılır bir bölümü, imparatorluk döneminden miras kalan geleneksel islamın üzerineydi. Dönem boyunca kırsal dünyaya çekilen islamcılar, 1950 sonrası Demokrat Parti iktidarıyla başlayan süreçte tekrar şehirlere akmaya başladı. Ancak geri çekildiği kentlere bu kez "köylü" hüviyetiyle dönüyordu. Kentlere dönüşle birlikte etkileri günümüz Türkiye'sine de uzanan istikrarlı bir kültür savaşı yaşandı, yaşanıyor.
"Modernitenin İzmir'deki çarpan etkisi, diğer vilayetlerden çok fazladır. Yani Anadolu'dan kalkıp İstanbul ya da Ankara'ya gelenlerin davranış kalıplarıyla, İzmir'deki farklı oluyor. Çünkü ilk olarak İzmir'de cemaat, tarikat etkileri yoğun değil. Taşradan gelen insanlar, burada kendi kültürel kodlarını devam ettirebilecekleri, yapışacakları gettoları bulmakta zorlanıyor.
Sayfa 144Kitabı okudu
İş bulamamamı buna bağlasam ya..
"İzmir'in istihdam yükünün önemli bir kısmını Manisa yüklenmiş durumda. Önceden Manisa, İzmir'in üvey evladı gibi iken şimdi tam tersi oldu. Şimdi İzmir, sadece turistik bir belde. Yani ticari hayatını kaybetmiş, tamamen turistlerin gezebileceği bir alan olarak görülüyor."
Sayfa 255Kitabı okudu
AKP, en güçlü olduğu dönemde dahi en mağdur olma iddiasından vazgeçmemiştir. Bizzat iktidarına dönük eleştirileri bir mağduriyet "kazanımına" dönüştürebilmektedir. Bu sürekli mağduriyet algısının da katkıda bulunduğu kutuplaşma, iktidarını sürdürmesinin vazgeçilmez aracıdır.
Reklam
Gerçekten de Manisa ve İzmir ekseninde dönüşen ekonomik dengelerin arka planı, 1980 darbesiyle hayatımıza giren neoliberal politikalara uzanır. Bu sürecin kaybedeni olan İzmir, hacimli endüstriyel teşekküllerinden ve kimliğinden soyutlanır. Manisa ise yerli ve uluslararası endüstriyel yatırımların yöneldiği bir adres olur.
Sayfa 255Kitabı okudu
80'lerden itibaren
İzmir ekonomik açıdan durağanlığa itilirken, ağırlıklı olarak finans-kapital ve toprak-mülkiyet rantı temelinde işleyen yeni sistemin merkezindeki İstanbul ekonomisi ise çok hareketlidir. İstanbul sadece anadolu taşrasının değil, İzmir'in de "enerjisini", birikimini çeker. Birikimlerini İzmir'den sağlayan kentin yerli sermayedarların dâhi, kâr maksimizasyonu arzusuyla merkezlerini İstanbul'a taşır. Yüksek kârların sanayi yerine finans ve arsa rantlarıyla sağlandığı süreçte, İzmir'in üretim eksenli gelişme hızı düşer.
Sayfa 112Kitabı okudu
Mevcut iktidar konsorsiyumundaki dağılımlar, özellikle kültür cehpesinde ideolojik muhafazakarlığa daha geniş bir hareket alanı tanımaktadır. Bu paylaşım dahilinde, eğitim sahasının giderek parti ve onunla bütünleşen sivil oluşumların ideal nesil tasavvurlarına açıldığı görülür.
Sayfa 172Kitabı okudu
Sosyal devletin görevi ve vatandaşın hakkı olan sosyal hizmetler, iktidara yakın sermaye sahipleri ve vakıf yöneticilerinin taşeron hayırseverliğine havale ediliyor, bu da bir lütuf gibi sunuluyordu. Sosyal devletin bir görevi olarak değil sadaka gibi sunulan yardımlar, iktidara kendi yarattığı yoksulluğun sebebi değil, kurtarıcısı gibi görünme fırsatını vermekteydi.
Reklam
Neoliberal düzen, demokrasinin halk yönetimi, müzakere, hukuk gibi ilkelerinden, eğitime, eğitimden, sağlığa, sağlıktan aile hayatına, komşuluk ilişkilerine kısacası doğumdan ölüme varıncaya kadar her şeyinin ve her alanın anlamının ve işleyişinin ekonomikleştirilmesidir.
Akp, bir kültür çatışmasının tarafı değil, hiçbir şeyin kendi başında ve kendi içinde değerinin olmadığı, her şeyin araçsallaştırıldığı ve ekonomikleştirildiği neoliberal düzenin yandaşıdır.
2010 referandumu sonrası konjonktürde gelişen kolektif hoşnutsuzluğun vücut bulduğu ilk dalga Gezi protestolarıyla ortaya çıkmıştı. Protestolar, siyasal iktidarın kentsel dönüşüm projelerine bir tepki olarak başladı, kitleselleştikçe, kentsel sorunların ötesinde bir kuşak bilinci gelişti ve zihinsel dönüşüme kapı aralandı. Sosyoloji literatürü de, toplumsal hareketlerdeki baskın ile madun kimlikler arasındaki çatışmacı eksenin, toplumsal değişimin itici gücü olduğunu vurgular. Bu anlamda sosyal hareketler, toplumsal değişimin etkili bir katalizörü olarak öne çıkar.
Sayfa 158Kitabı okudu
Türkiye'de 1950'lerden itibaren yükselen islam, milliyetçi-muhafazakar bir eğilim göstermiş, milli ve manevi değerlerin ön plana konulduğu bir din anlayışı benimsenmiştir. 1970'lerden itibarense hem Pakistan, Mısır ve sonrasında İran'da yaşanan gelişmeler doğrultusunda hem bu gelişmelerle ilişkili olarak buralardaki islam düşüncelerinin eserlerinin Türkçeye çevrilmesiyle birlikte, Türk islamcılığının milliyetçi karakteri, daha evrensel bir bilinç geliştirerek, ümmetçiliğe yönelmiştir. Bu durum, dindar kesimler arasında dini referansların sadece özel hayatla sınırlı olmayıp, kamusal alanda da etkili olabileceği ve islamın bir siyasal alternatif oluşturabileceği kanaatini beslemiştir.
Eğitim-iş Karşıyaka şube başkanı:
"Yaptığım araştırmalarda şu an İzmir'deki okul müdürü atamalarında, belki birkaç puan yanılabilirim, ama yüzde 92 civarında AKP yanlısı sendika belirleyici. Hatta milli eğitim müdürlerinin bile bu meselede belirleyiciliği yok. İktidar sendikası belirliyor. Şimdi buradaki politika, eğitim yöneticileri üzerinden toplumu şekillendirme. Yani sendika marifetiyle okula atanan müdür, çoğu zaman korkutarak, soruşturmalar açarak oradaki havayı kontrol altına almakta."
Sayfa 172Kitabı okudu
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.