Irmak Koruculu

0.0/10
0 Kişi
4
Okunma
0
Beğeni
362
Görüntülenme

Irmak Koruculu Gönderileri

Irmak Koruculu kitaplarını, Irmak Koruculu sözleri ve alıntılarını, Irmak Koruculu yazarlarını, Irmak Koruculu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
179 syf.
·
Puan vermedi
Suça yönelen kadın sayısı daima suça yönelen erkek sayısından daha az olmuştur.Bunun sebebi üzerinde düşünüldüğünde tarih boyunca kadınların toplumdaki konumu ve kadına atfedilen roller üzerinde durulması gerekir.Kadınlar toplumsal hayatta daha aktif rol oynadıkça suç işlemeleri de suçtan zarar görme riskleri de daha fazla olmuştur.Suçluluğu
Kriminolojide Kadın Suçluluğunu Açıklayan Yaklaşımlar
Kriminolojide Kadın Suçluluğunu Açıklayan YaklaşımlarIrmak Koruculu · On İki Levha · 20194 okunma
Kadın çetelerinin erkek çeteleri ile benzer şekilde evlilik,saygınlık,statü gibi geleneksel hedeflerinde hayal kırıklığına uğramış üyelerden oluştuğu gözlemlenmiştir.Bu kadınlar için uyuşturucu kullanımı ve fuhuş kaçınılmazdır.Ancak Cohen ve Short’un bu çalışmasının tüm kadın suçluları kapsamadığını,siyahi kadın suçlular için geçerli olduğunu da
Reklam
Cinsel suçlar işlemiş kadınların karakteristik özellikleri üzerinde yapılan çalışmalar bu kadınların genellikle 26-32 yaşları arasında olduklarını,evli olanların neredeyse tamamının genç yaşta ailelerinden kaçarak evlendiklerini,ilk gençlik dönemlerinden itibaren alkol ve/veya uyuşturucu sorunları olduğunu göstermiştir.Çalışmalardan bazıları;bu
Yapılan çalışmalarda,kadınlar ve erkekler arasında hırsızlık suçunun işlenmesi noktasında birtakım davranış farklılıkları olduğu tespit edilmiştir.Buna göre;erkekler daha çok önceden planladıkları bir şeyi çalmak için hareket ederlerken kadınlar alışveriş tarzlarını da yansıtacak biçimde birden fazla yerden birden fazla şey çalma yolunu
Öğrenilmiş Çaresizlik”psikolog Martin Seligman’ın köpekler üzerinde gerçekleştirmiş olduğu bir dizi psikolojik deney sonucu kuramsallaştırdığı bir kavramdır.Buna göre;her ne kadar olumsuz bir durumdan kaçınma imkanı olsa da daha önceden yaşanmış olan deneyimler nedeniyle bu olumsuz durumdan kurtulmak için atılacak adımların sonuçsuz kalacağı ve bu
Ülkemizde;2010-2015 yılları arasında toplam 1134 kadın erkekler tarafından öldürülmüştür.Bunlardan 608’inin faili eşi veya eski eşi,161’inin faili erkek arkadaşı veya eski erkek arkadaşı,213’ünün ise faili ailenin diğer erkek üyelerinden birisidir.Bunlardan 217’sine sistematik olarak taciz ve şiddet uygulandığı,141’inin uğradığı şiddet ve tacizden korunmak amacıyla resmî makamlara başvurmuş olmasına rağmen korunamadığı için öldürüldüğü,234’ünün ise ayrılık ve boşanma süreci içerisinde öldürüldüğü tespit edilmiştir.
Reklam
Kadına yönelik aile içi şiddet tarih eski dönemlerinden bu yana varlığını sürdürmektedir.Örneğin;yapılan arkeolojik keşiflerde erkek mumyalara ait kemiklerde %9-20 oranında kırığa rastlanırken kadın mumyalarda bu oran %30-50 oranında olduğu tespit edilmiş,kadın,mumyaların daha çok kafasında bulunan bu kırıkların bireysel şiddet kaynaklı olduğu düşünülmektedir. Eski Roma’da erkeklerin eşlerini dövme ve onları boşama hakları bulunmakta idi.Benzer şekilde İngiltere’de 17.yüzyılda erkeklerin eşlerine fiziksel ceza verebilmeleri kanunen mümkün idi.Bu durum 19.yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri için de geçerli idi.Kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görerek erkeklerin şiddetine maruz kalması ve resmî makamların da buna göz yummaları uzun süreler devam etmiş,1960’lı ve 1970’li yıllarda kadına uygulanan şiddete dikkat çekilmeye başlanmıştır. Kadına yönelik şiddetin görünür hale gelmesinde feminist hareketin çalışmalarının büyük rolü bulunmaktadır.Aile içi şiddet konusunun toplumsal bir konu haline getirilerek mağdur kadınlar için sığınma evleri açılması ve şiddet uygulayan erkeklerin yargılanmaları için yasal düzenlemeler yapılmasında feminist hareketin büyük bir payı bulunmaktadır. DSÖ;kadınların eşleri veya partnerleri tarafından şiddete maruz kalma oranlarını %10-69 olarak açıklamıştır.
Yapılan araştırmalar sonucunda kadına karşı gerçekleştirilen tecavüz eyleminin erkeğin cinsel arzusundan ziyade kadın üzerinde baskı ve kontrol amacı taşıdığı iddia edilmektedir.
Kadına yönelik şiddet;kadına fiziksel,ekonomik,duygusal veya cinsel yönden zarar veren,ona acı çektiren veya zarar verme ve acı çektirme ihtimali bulunan hareketler olarak tanımlanabilmektedir.
Kadın seri katiller ile erkek seri katiller arasında onları cinayete iten nedenler ve öldürme yöntemleri hususlarında birtakım farklılıklar bulunmaktadır.Buna göre;kadın seri katilleri cinayete iten sebepler;yaşamlarındaki hayal kırıklıkları,yaşadıkları cinsel istismar,şiddet gibi olumsuzluklardır.Ancak erkek seri katilleri cinayete iten sebepler daha çok cinsel sebeplerdir.Kadınlar erkeklerden farklı olarak kurbanlarının izini sürmezler,tanımadıkları kişileri maddi fayda sağlamak amacıyla zehirleme ya da ilaç yoluyla öldürmeyi tercih ederler. Kadın seri katillerin yaşam hikayeleri incelendiğinde;genelde kötü bir çocukluk dönemi geçirdikleri,sağlıksız bir aile yaşantılarının olduğu ve bu olumsuz çocukluk dönemi sonrası hayatlarına giren kimselerle kurdukları ilişkilerin de başarızlıklarla dolu olduğu dikkat çekmektedir.
Reklam
Kadınların yasal yollara başvurmak yerine niçin öldürme yolunu tercih ettikleri de kendilerine sorulmuş,öldürme suçundan hükümlü kadınların %22’si öldürdüğü kişinin yasalar karşısında herhangi bir suçu olmadığını,%14,8’i öldürülen kişinin yaptığının karşılığının ölüm olduğunu ve bu cezayı da kendisinin vermesi gerektiğini,%10’u yasaların maktülün eylemine herhangi bir ceza vermeyeceğini,%10’u maktul ile arasında geçen konunun başkaları tarafından bilinmesini istemediğini %10’u her ne kadar yasal yollara başvurmuş ise de herhangi bir şey yapılmadığını,%9,2’si yasaların vereceği cezanın az olduğunu, %9,2’si yasaları bilmediğini, %4’ü o an tek çaresinin maktülü öldürmek olduğunu,%0,8’i ise kendisinin de suçlu olduğunu ifade etmiştir. %10’u ise niçin öldürdüğü konusunda cevap vermemeyi tercih etmiştir. Bu veriler değerlendirildiğinde görülmektedir ki; kadınlar daha çok öldürdükleri kişilerin kendilerine yapmış olduğu eylemin ya cezalandırılmayacağına ya da yeterli bir şekilde cezalandırılmayacağına ilişkin inançları sebebiyle bu kişileri öldürmeyi tercih etmişlerdir.
Kadınların öldürme suçunu niçin işlediğine ilişkin olarak Sümer tarafından yürütülen araştırma sonucuna göre;öldürme suçundan hüküm giyen kadınların %41,2’si namus sebebiyle,%30,4’ü aile içi şiddete maruz kalması sebebiyle,%5,2’si kavga sebebiyle,%2,8’i kaza ile,%2,8’i alacak meselesi yüzünden,%2’si kıskançlık ve %1,6’sı da kan davası sebebiyle %5,6’sı ise değişik sebeplerle bu suçu işlemişlerdir.%8,4’ü ise öldürme suçunu kabul etmemektedir.
Kadınların suça yönelmelerinin altında yatan nedenlerin araştırılması amacıyla Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesinde,işledikleri suçu kabul etmiş olup ceza ehliyetlerinin olup olmadığı hususunda gözlem altında tutulmuş olan kişiler arasından rastgele seçilen 200’ü kadın ve 200’ü erkek toplam 400 kişi ile yapılan çalışmada en fazla işlenen suçun öldürme ve öldürmeye teşebbüs olduğu görülmüştür.Buna göre;kadın suçlular arasında %84’ünün öldürme veya öldürmeye teşebbüs suçundan yargılandığı;bu suçu %35,71’inin namus sebebiyle,%27,38’inin eşleri haricindeki kişilerle ailevi anlaşmazlıklar nedeniyle,%22,02’sinin yaşanan sürekli şiddet ve kötü muamele sebebiyle eşlerine karşı işledikleri görülmüştür.
Yapılan araştırmalar kadınlar tarafından gerçekleştirilen öldürme olaylarında mağdurun genellikle fail ile eskiye dayanan yakın bir ilişkisinin olduğunu göstermektedir.Öldürme suçu işleyen kadınları bu suça iten sosyo-kültürel faktörlerin incelenmesi amacıyla Türkiye’nin değişik yerlerindeki cezaevlerinde yürütülen araştırma neticesinde;öldürme suçundan hükümlü kadınların %33,6’sının eşlerini,%32’sinin aile üyelerinden veya akrabalarından birisini,%22’sinin tanıdığı birisini,%4’ünün arkadaşını,%4’ünün ise sevgili veya nişanlısını öldürdüğü tespit edilmiştir.Bu oran kadınların en fazla eşlerini öldürdüklerini göstermiştir.Bu istatistikten çıkan bir diğer dikkat çekici sonuç ise;araştırmada yer alan kadınların %96,8’inin tanıdığı kişileri öldürmesidir.Sadece sekiz kadın daha önce tanımadığı birini öldürmüştür.Kadınların öldürdükleri kişilerin %83,07’sinin erkek,%16,92’sinin ise kadın olduğu görülmüştür.Eşini öldüren kadınların %59.52’si aile içi şiddete maruz kalmaları sebebiyle,%17,28’i namusunu korumak amacıyla,%8,33’ü farklı sebeplerle bu suçu işlemiş olup %13,09’u eşini kendisinin öldürmediğini savunmaktadır.
Pek çok kadın doğum sonrası depresyonu geçirmektedir.Postpartum depresyon olarak anılan bu hastalığa sahip anneler iyi anne olamama endişesi taşıamkatadırlar.Bu hastalığa sahip yeni anneler bebek dünyaya geldikten sonra alacakları sorumluluk nedeniyle hayatlarının bir daha eskisi gibi olamayacağını düşünürler ve bu nedenle de çocuklarına ya da kendilerine zarar verme düşüncesine kapılabilirler.Bu dönemde anne çocukla bağ kurmakta zorlanır.Hatta bebeği istemez.Kendisinden çok mutlu olması beklenen bu dönemde mutsuz hissettiği için suçluluk duygusu taşır.Bu depresyon doğumdan sonraki ilk 6 ay içinde görülebileceği gibi 1 veya 2 yıl içinde de görülebilmektedir.Yapılan çalışmalarda bu hastalığa gebelik döneminde oldukça yükselen östrojen ve progesteron hormonlarının doğumla birlikte aniden düşmesinin neden olabileceği düşünülmektedir.Bunun yanında doğumla birlikte anne vücudundan ayrılması ile bebeğin kaybı,gebelik öncesi özgürlüğün kaybı ve eski fiziksel özelliklerinin kaybı da kadınlarda depresyonu tetiklemektedir.Sadece kadınlara özgü bu depresyon sebebiyle de yeterli yardım ve tedavi göremeyen kadınlar çocuklarına zarar verebilmekte hatta onları öldürebilmektedirler.
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.