Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Abdi İpekçi ve Hrant Dink gibi önemli gazetecilerin fikirlerinden ötürü öldürüldüğü, birçok gazetecinin benzeri sebeplerle senelerce hapiste yattığı dönemler Türkiye tarihinin acı gerçekleri olarak önümüzde durmaktadır.
Demokratik kültür içerisinde muhalefetin varlığını bir kazanım olarak görmek ile teröre destek veren yayın kuruluşlarını muhalefet ekseninde meşrulaştırmak birbirlerinden farklı durumlardır.
Adalet Bakanlığı verilerine göre çarpıcı bir durum da, cezaevlerinde yer alan 63 kişiden 59'unun basın yoluyla işlenen suçlar, "yazdıkları yazılar ve gazetecilik faaliyetleri" nedeniyle değil, "basınla ilgisi olmayan suçlar" dan dolayı tutuklandıkları veya mahkum olduklarıdır. Açıklamada geriye kalan 4 kişinin işe "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçundan dolayı cezaevinde yattıkları ve bunun da "basın yoluyla işlenen suçlar" kapsamında yer aldığı ifade edilmektedir.
İsmail Beşikçi Doğu Anadolu'nun Düzeni isimli bir kitap yazdığı için çalıştığı üniversiteden atıldı. Onlarca yıllık hapis istemleriyle yargılandı. Halbuki tek yazdığı, Doğu'da Kürtler olduğu ve onların da her halk gibi yaşama hakkı olduğuydu. Dindarların da başı beladaydı yıllarca. Dini inançlarını bildiği gibi yaşamak isteyenler gerici yobaz diye yaftalandı. Bastırılmaya çalışıldı. Bu basına da yansıdı.
İçlerinde Marx, Lenin, Said Nursi, Nazım Hikmet, Mahir Çayan ve Aziz Nesin gibi dünyada ve Türkiye'de tanınmış isimlerin eserlerinin de bulunduğu 453 kitabın, 1949 yılından beri devam eden yasağı 2012 yılında kaldırılmıştır.