Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İsmail Küçükkılınç

İsmail KüçükkılınçJön Türklük ve Kemalizm Kıskacında İttihadçılık yazarı
Yazar
7.9/10
10 Kişi
35
Okunma
5
Beğeni
1.939
Görüntülenme

İsmail Küçükkılınç Sözleri ve Alıntıları

İsmail Küçükkılınç sözleri ve alıntılarını, İsmail Küçükkılınç kitap alıntılarını, İsmail Küçükkılınç en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir hatıratın, bir anekdotun tenkid ve diğer kaynaklarla mukayese edilmeden kabulü ilmi bir tavır olmadığı gibi bunlara bigâne kalmak da doğru değildir. Bu anekdotları doğrulamak için daha fazla anekdota ve kaynağa ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Ancak en azından Mustafa Kemal'in Anadolu'ya devlet içinde hâlâ etkili ve yetkili olan ve bir şekilde İttihadçılıkla ilişkili bir ekip tarafından bilinçli ve planlı olarak gönderildiği her türlü şüpheden azadedir. Fazlullah Moral'ın hatıratını dikkate alırsak, Mustafa Kemal, dini hisleri kuvvetli delegeler üzerinde bir tesir meydana getirebilmek için Anadolu'ya gönderilişinin esas hissesini padişaha ayırmış olabilir. Mustafa Kemal'in Samsun'a giderken inanılmaz bir yetkiye sahip olması da onun Vahdeddin tarafından gönderildiğine delil olarak gösterilmiştir.
Sayfa 343Kitabı okudu
Biri sivil, diğeri asker iki meşhur İttihadçı, Kara Kemal ve Kara Vasıf'ın idaresindeki Karakol Cemiyeti İstanbul'dan Anadolu'ya hem insan hem de silah ve mühimmat naklini organize ederek Milli Mücadele'nin başarıya ulaşmasının en mühim amillerinden biri olmuştur. Zürcher bunu şu şekilde ifade etmektedir: “Türk milliyetçi hareketinin kadrosunun büyük bir kısmı İstanbul'dan Karakol tarafından kaçırılarak Ankara'ya geldi... Bunlar arasında İsmet (İnönü), Fevzi (Çakmak), Celal (Bayar) ve Kazım (Özalp) gibi önde gelen isimler de vardır.” Fethi Tevetoğlu “Karakol Cemiyeti'nin tam ve gerçek kuruluş tarihinin 1918 yılı Ekim ayı sonuna veya Kasım başlarına kadar gerilere gittiği anlaşılmaktadır. Önce, son bulan İttihad ve Terakki Fırkası'nın başsız kalan mensupları arasında gizli bir korunma ve direniş grubu halinde oluşan Karakol Cemiyeti, daha sonra Anadolu'da başlatılan Milli Mücadele'yi destekleyen bir gizli kuruluşa dönüşecektir” demektedir. Hasene Ilgaz'a göre ise “Karakol Cemiyeti, Mondros Mütarekesi'nden başlayarak 16 Mart 1920'de İstanbul'un işgaline kadar süren gizli bir çalışmadır ve bu çalışmalar Karakol Cemiyeti olarak adlandırılmıştır.”
Sayfa 355Kitabı okudu
Reklam
Jön Türklerdeki Abdülhamid husumeti, İttihadçılara nazaran daha sert ve eskidir. Jön Türklerin çoğu sürgün cezasına çarptırılmış ya da ülkeden kaçmak mecburiyetinde kalmışken İttihadçılar esas itbariyle Selanik, Manastır ve Edirne'de, devletin emrinde vazife li sivil-asker memurlardan oluşuyordu.
Osmanlı Devleti'nin fiilen hâkimiyetinde olan bölgeler ile hükmen idare ettiği yerler arasında esaslı bir ayrım yapılmadığı için Birinci Dünya Harbi neticesinde kaybedilen toprakların büyüklüğü genelde yanlış anlaşılıp yorumlanmıştır. Mesela Anadolu ve Rumeli'nin büyük bir bölümü hep fiilen hükmedilen toprak parçaları olmuştur. Çünkü bu
Sayfa 337Kitabı okudu
“Abdülhamid Filistin'de Yahudilere tek karış toprak vermedi” şeklindeki “slogan” Osmanlı arşiv kayıt ve vesikalarına göre gerçek değildir. Abdülhamid devrinde görünüşte Yahudilerin Filistin'de toprak satın alma hakları yoktu ve Osmanlı vatandaşı değillerse Filistin'e giriş yaparken pasaportlarını verip Kırmızı Tezkere almakta ve en
Sayfa 132Kitabı okudu
Abdülhamid'e haksızlık yapıldığını söylemek için İttihadçılara ve İTC'ye bühtan ve iftirada bulunmak gerekmemektedir. Sırf Abdülhamid'in hal'inde katkıları var diye sadece Osmanlı değil, Türk tarihinin de en mühim bir hareketi ve cemiyetini hiçbir ciddi ve ilmi vesika ve tahlile istinat etmeden karalamak, yok farz etmek olsa olsa indi, şahsi ve hissi bir tavır olur.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı subaylarını eğiten von der Goltz Paşa “Diplomatlarımız haksız yere 24 Temmuz'un gelişimini önceden sezmemiş olmakla suçlanıyorlar. Oysa (hazırlıklara) katılanlar bile şaşkınlık içinde kalmışlardı” Meşrutiyet'in ilanında yabancı tesiri ile alakalı olarak Rıza Tevfik, “İstanbul'daki elçilikler İhtilal'in birdenbire
Sayfa 151Kitabı okudu
Her ne kadar Masonluk ve Siyonizm farklı mefhum, müessese ve telakkilerse de ülkemizde ve bilhassa muhafazakâr-mütedeyyin camiada hemen hemen eşanlamlı bir manayı haizdir. Osmanlı ve Türk Masonlarının Masonluğu kabul etme ve revaç gösterme sebepleri hayli farklı olduğundan, en azından milli bir endişe bariz olduğundan, İttihadçı Masonların, bazı Yahudilerin bile muhalif ya da mesafeli olduğu Siyonizme destek verdiklerini iddia etmek ancak bariz ve çirkin bir kötü niyetin tezahürü olabilir. Şayet İttihadçılar, az veya çok “milliyetçilik”le muttasıf insanlarsa onların milliyetçilikten de öte kaba ve fanatik bir ırkçılık olarak tesmiyesi elzem başka bir milliyetçiliğin ya da ırkçılığın hizmetkârları duğunu söylemek, onların bir Osmanlı toprağı olan Filistin'i Yahudilere ve Siyonistlere peşkeş çektiğini iddia etmek aynı zamanda açık bir çelişki olacaktır.
Sayfa 131Kitabı okudu
Manastır İttihadçıları, Reval'de İngiltere ile Rusya arasındaki görüşmenin bölgenin Osmanlı'dan koparılmasını gündem maddesi yaptığı korkusuyla ve bu duruma şiddetli bir tepkinin neticesi olarak harekete geçmişler ve Manastır'da Meşrutiyet'i ilan ettirmişlerdir. Çünkü Makedonya meselesi esasen bir Osmanlı-Bulgar, Arnavut-Bulgar
Sayfa 150Kitabı okudu
İstiklal Mahkemeleri komitacılığı “mahkeme kararı” şeklinde icra etmişti. “Kemalistler” doğrudur, birkaç isim istisna edilirse yüzlerce insanı suikastle öldürmediler; onlar bu işi hukuku, mahkemeleri kullanarak hallettiler. Dr. Nazım'ın, idamında Mustafa Kemal'e “Gazoz Paşa, “Küçük Napolyon” demesinin etkili olduğu iddia edilmektedir. Bu durumda işbaşındayken dahi sabahtan akşama kadar küfür yiyen ve bunların çoğuna gülüp geçen Talat Paşa'nın habire adam astırması gerekirdi. İstiklal Mahkemesi gerektiğinde Milli Mücadele'nin insan ve silah kaynağı olan Karakol'un Kara Kemal'le birlikte müessisi olan Kara Vasıf'ı bile asmayı düşünecek kadar gözünü karartmış insanlardan teşekkül etmişti. İttihadçıların komitacılığa kimi zaman bir sindirme vasıtası olarak da tevessül ettikleri bir gerçektir ve bunun meşru ve mazur görülebilir, tevil edilebilir hiçbir tarafi yoktur; ancak onların cinayet ve suikastlarında maktullerin muhalif oluşları değil, “vatana ihanet” ettikleri gerekçesi belirleyiciydi. Buna mukabil İttihadçıları asanların ve Kara Kemal'i silahla katledenlerin en emin oldukları şey onların hamiyet-i vataniyeleriydi.
Sayfa 260Kitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal'le her bozuşanın yalan ve iftira ile itham edilmesi doğru olmadığı gibi, dargınlık ve kin saikinin belli oranlarda hatıratlara yansıyacağı da unutulmamalıdır.
Sayfa 354Kitabı okudu
İttihatçılar...
“Rumeli elden gidiyor, onu kurtarmak devleti kurtarmaktır” düşüncesiyle bu kavramlara itibar eden bir hareketi anlayamamak çoğu Kamu Hukukçusunun açmazıdır. Bu insanlar zekîydiler; ama çete takip ve müsademelerinden fırsat bulup bu kabil bir entelektüel uğraş ve gayrete ayıracak vakitleri yoktu. Onlar adeta merdivenleri beşer onar çıkan, kestirmeden devleti kurtarmak isteyen, olayısıyla Anayasa Hukuku ve Kamu Hukuku sahasında uzmanlık bir yana, aslında bu ilimlerden tamamen bihaber insanlardı.
Laik, Batıcı, Türkçü vasfı ve İslamcılara antipatisi malum olan İttihadçıların yayın organı Tanin'in başmuharriri Muhittin Birgen “İttihadçılık demek bir taraftan Türkçülük, bir taraftan da İslamcılık demekti” derken en azından objektif ve hakkaniyetli davranıyordu.
Sayfa 104Kitabı okudu
İttihat Terakki ve Talat Paşa..
Esasında oligarşik olan, yani bir başı olmayan İttihat ve Terakki'nin tek lideri değil, liderleri vardı, ama bunlar arasında bir tanesi zekâsıyla; arkadaşlarını birbirine bağlamasını bilmesiyle, kendini Cemiyet içindeki hiçbir zümreye mal etmemesiyle belirgin vasıftaydı: Bu insan Talât Bey veya Talât Paşa'ydı" demektedir. Mehmet Emin Erişirgil - Bir Fikir Adamının Romanı Ziya Gökalp s. 156
Sayfa 85 - YarınKitabı okuyor
Enver Paşa, Almanya'da okuyan ve Çanakkale'de askerlik görevini yapan bir albayın kızlarını Boğaziçi'nin tenha bir köşesinde erkeklerle beraber yıkanırken gördüğü için bu albayı bataryası başında emekliye ayırıyor, Enver Paşa'nın emrine göre hareket eden İstanbul Merkez Kumandanı Cevat Bey, zamana göre “açık-saçık” giyinen hatırlı hanımlara bile kanuni muamelede bulunuyor, Ziya Gökalp bu muameleyi tenkid, hatta takbih ediyor, Talat Paşa da kanuni müeyyideleri tesirsiz ve neticesiz hale getirmek için gayret sarf ediyordu; fakat gariptir, aynı Ziya Gökalp her yerde Enver'den kahraman diye bahsediyor, hatta onu göklere çıkarıyor, aynı Talat “her mizaca göre şerbet veriyor, Türkçülerle Türkçü, İslamcılarla İslamcı, emperyalistle emperyalist, sosyalistle sosyalist oluyordu.” O halde yeni bir tarif daha getirilebilir: İttihadçılık; ideolojik kavgaların ertelendiği ya da öne çıkarılmadığı ama farklılıkların da unutulmadığı bir yapıdır. İttihadçılık, hem İslam'ı pervasızca kullanan hem de ona halisane niyetlerle istinat eden ve dertleri vatan olan insanların eşzamanlı olarak müşterek temsil ettikleri/edildikleri bir anlayışın ve yapının ismidir. İttihat ve Terakki belki garip bir siyasi partidir; zaman zaman belli ideolojilere müracaat eden, yaslanan; belli ideolojilere mensup insanları işbaşına getiren...
Sayfa 103Kitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.