İsmail Özcan

Günümüz Müslümanı İçin Din Kültürü yazarı
Yazar
Editör
7.5/10
27 Kişi
153
Okunma
3
Beğeni
1.963
Görüntülenme

En Eski İsmail Özcan Sözleri ve Alıntıları

En Eski İsmail Özcan sözleri ve alıntılarını, en eski İsmail Özcan kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Değerli edebiyatçı Abdülhak Şinasi Hisar, çok nazik bir insanmış. Hiç kimseye "sen" diye hitap etmezmiş. Kardeşiyle bile "siz" diye konuşurmuş. Süleyman Nazif, Abdülhak Şinasi Hisar’ın ağzından hiç sen lafı çıkmadığını görünce biraz da alay olsun diye sormuş: Yahu Abdülhak Şinasi, sen zaman zaman Paris’e gider orada kalırsın. Acaba orada Sen (Sein) nehrine de mi "siz" nehri diyorsun?
Süleyman Nazif e bir gün, Abdullah Cevdet’in nasıl bir adam olduğu sorulmuş. Süleyman Nazif bu soruya "Çok samimi adamdır, sîretini suretinde taşır." diye cevap vermiş. (Abdullah Cevdet’in, çiçek bozuğu suratı sebebiyle çirkin bir görünüşü varmış. İçinin kötülüğünü dışına da yansıtmıştır, demek istemiş.)
Reklam
Süleyman Nazif in oğlu Sait Nazif, çocukken babasına sormuş: — Baba, Fransızca’yı sen mi iyi bilirsin, yoksa Victor Hugo mu? Süleyman Nazif, oğlunun gözündeki değerini yitirmemek, Victor Hugo’nun da hakkını yememek için şöyle cevap vermiş: — Victor Hugo Fransızca’yı benden iyi bilir; ama ben de Türkçe’yi ondan iyi bilirim.
Mehmet Akif in Beylerbeyi’nde, dostu Mithat Cemal Kuntay’ın da Çapa’da oturduğu yıllardaki bir kış günü Akif, M. Cemal’i evinde ziyaret etmek üzere söz vermiş. Fakat tam belirlenen ziyaret gününün gecesinde yoğun bir kar yağmış ve bütün İstanbul beyaz örtüyle kaplanmış. Karla birlikte ortaya çıkan fırtına, şehir içindeki deniz ve kara trafiğini âdeta felç etmiş. Bırakın Beylerbeyi’nden Çapa’ya gitmeyi, aynı mahallede evden eve gitmeyi bile zorlaştırmış. M. Cemal, böyle bir havada Akif in gelmesinin imkânsız olduğunu düşünerek kendi işlerine dalmış. Öğle ile ikindi arası bir saatte ve gün içinde ilk defa olarak kapı çalınmış. M. Cemal kapıyı açtığında soğuktan bıyıkları donmuş, üstünde biriken karlarla canlı bir kardan adama dönmüş vaziyette Akif’i görünce tam bir şaşkınlığa uğramış. Hemen Akif’i içeri alıp biraz rahatlattıktan sonra sormuş: — Üstadım, ulaşımın felce uğradığı, insanın evinden dışarı çıkmaya korktuğu böyle bir havada niçin geldin? Gelmemen için geçerli mazeretin vardı. Verdiği cevap Akif’in ne kadar prensip sahibi olduğunun, iyi yetişmiş bir Avrupalıyı bile hayran bırakabilecek bir dürüstlüğün belgesidir. — Gelmemem için tek bir şey geçerli mazeret olurdu: Vefat etmem!..
Ahmet Haşim, keyfi yerinde olduğu zaman güzel espriler yapabilecek zekâ ve zarafete sahip bir entelektüeldi. Bunun çok örnekleri görülmüştür. Çağdaşı, yazar ve şair Sahabettin Süleyman kendisine bir gün şöyle demiş: — Haşim, biliyor musun, birkaç gündür kafamda önemli bir fikir saklıyorum. Ahmet Haşim şu görüşü açıklamış: — Aman, onu daha fazla tutma! Zavallı tek başına kim bilir nasıl sıkılır?
Mehmet Akif, çok sevdiği, saydığı, Safahat’ında kendisinden bahsettiği, kişiliğini idealize ettiği Bosnalı Ali Şevki Hoca ile bir gün, Vefa Bozacısında buluşmak üzere randevulaşmış. Mehmet Akif randevusuna her zaman olduğu gibi tam vaktinde gelmiş. Ali Şevki Hoca ise bir hayli rötar yapmış. Akif: — Üstadım hayırdır, niçin geciktiniz? Randevunuza geç kalmak sizin mutadınız (âdetiniz) değildir, diyerek bir açıklama istemiş. Ali Şevki Hoca, Küçük Pazar’dan Vefa’ya çıkan yokuşu kastederek: — Azizim, şu Vefa’ya çıkan dik yokuş yok mu, onu çıkana kadar kaç sefer dinlenmek zorunda kaldım. Yaş ilerledi, artık bizden iş geçti, diye özür beyan etmiş. Akif en güzel esprilerinden birini Hoca’nın bu açıklaması üzerine yapmış: — Üstadım sizin hiç haberiniz yok mu? Yeni nesil o yokuşu dümdüz etti!..
Reklam
97 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.