Jean-François Kervegan

Jean-François KerveganHegel ve Hegelcilik yazarı
Yazar
6.8/10
4 Kişi
24
Okunma
1
Beğeni
733
Görüntülenme

Hakkında

Unvan:
Felsefe Profesörü, Araştırmacı, Yazar
Doğum:
Cezayir, 5 Aralık 1950

Okurlar

1 okur beğendi.
24 okur okudu.
1 okur okuyor.
23 okur okuyacak.
2 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Nesnel mantık ve öznel mantık ayrımı Varlık ve Öz ve de Kavram arasındaki ayrılığı belirtir. Buna karşılık, nesnel mantık “sadece eski metafizikin yerini alır”, öznel mantığın öncesi yoktur. Ya da, daha doğrusu, öncesi sadece “kavramın yaratılışıyla ilgili bir sergi” olan nesnel mantığın kendisidir. Kavramın bu ilksel bölünmesi Fenomenoloji’de bilinç ve objesinin karşıtlığı gibi ortaya çıkan unsurun temelidir. Dolayısıyla, nesnel mantık ve öznel mantık ayrımı, aşılması için tüm fenomenolojik güzergahın kat edilmesini gerektiren Mantık içinde bu “bilincin karşıtlığı”nın yeniden düzenlenmesidir. Ama Fenomenoloji’de bilincin ikiliği mutlak bilgiye ulaşılamadıkça yok edilmez bir karaktere sahipken, Mantık’ta kavram birliğinin baştan beri bir önvarsayımı vardır. Kavram açısından mantık bir bütündür ve heterojen blokların eklemlenmesi değildir. Varlık olarak kavram (nesnel mantık) mantığı ve kavram olarak kavram mantığı’na (öznel mantık) bölünür. Dolayısıyla, kendinde olarak, tüm Mantık bir kavram mantığıdır ve yarattığı tanımlamalar onun “dışarıdan başlayarak” sergilenmesidir. Ama bu sadece kavram açısından bir mantıksal sürecin yeniden okuması yapılmadığı sürece kendinde gerçektir. O tek (fikir olarak kavranan kavramın mantığı) olduğu için mantık ikili (nesnel ve öznel mantık) ve üçlüdür (varlık, öz, kavram). s. 82-83
“Efendi ve köle diyalektiği”, hiç kuşkusuz, toplumun proto-tarihsel kökenini anlatır: siyasal bağımlılık ilişkisinin rasyonel ilkesini belirtmez, insanın insanlığının oluşma biçimini de (her halükârda bütünlüğü içinde) göstermez; çünkü, bu, Hegel’e göre, mutlak tin de dahil olmak üzere tinin tüm alanını kapsar.
Reklam
Sanat
“Hegel, doğayı güzelin pradigması gibi gören basmakalıp düşünceyi reddeder; sanatın amacı “doğanın taklit edilmesi” değildir. (…) Sistem egemen estetiğe karşı bu içgüdüsel tepkiye spekülatif bir temel verir. Sanata doğayı taklit amacı yüklemek, ona tinsel olmayan bir pradigma vermektir. Bu ada layık tek şey olan sanatsal güzel “fikrin duyulur görünümüdür”. Bununla birlikte, doğa “öteki-varlığında fikirdir”; dolayısıyla, taklit edilecek bir model oluşturamaz. Sanat doğayı yansıttığında bile “tinsel olarak” yapar bunu: bu yansıtma kesinlikle doğanın bir kopyası (gerçekleştirilemeyen) değildir, onun transfigürasyonudur.”
Sayfa 117Kitabı okudu
Kitlelerin sefaleti sadece öteki toplumsal katmanları değil, özellikle ahlak düşüncesinin kendisini de tehlikeye düşürür.
Söz konusu olanın dünyaya bir anlam vermek olmadığını, ondaki rasyonaliteyi tanımak olduğunu (sözgelimi hukukun ebedi kuralları içinde), kendinden çıkarak “aklın rin olduğunu” kendisinin bildiğini anladığında, gerçekten de, “tüm gerçeklik olma kesinliği gerçekliğe yükselir ve bu gerçek, kendisinin, dünyasının ve kendisi olarak dünyanın bilincindedir” (P/tE, II-9).

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok