Her bir Sümer kenti bir tapınağa odaklanıyor, her bir kent bir tanrının vesayetinde oluyordu. Başlangıçta, toprağın yegane sahipleri konumundaki bu tapınaklar, mülkiyeti büyük ölçüde ellerinde bulundurmayı sonuna kadar sürdürmüşlerdi.
Eriha'daki mezarlardan biri, sık rastlanan bir biçimde yüz kadar cesedin kalıntılarını bulundurmaktaydı. Kafatasları ve seramik adaklar cenaze odasının kenarlarına sıralanmıştı; ancak, odanın orta yerinde kümelenmiş uzun kemikler çok ender rastlanan bir uygulama olan yakma izleri taşımaktadır. Bu karmaşık ve kimi zaman da garip törenler herhalde göçebe geleneklerinin canlılıklarını koruduklarını göstermektedir.