Hayatında bir yağmur damlasının çıplaklığı vardı; ama aynı zamanda kör edici bir algı berraklığı, başkalarının ürkmeden bakamayacakları müthiş bir kıvılcımlanma.
Hayatımın sınırlı çapı içinde sırrımı açabileceğim kimse yoktu. Yetişkinler dünyası gençlere karşı sürekli işbirliği içindeymiş, yetişkinler aralarında onlara karşı köklü bir düşmanlık geliştirilmiş gibiydi.
Kutsal buldum sonunda aklımın düzensizliğini. Aylaktım, kurbanıydım bir yüksek ateşin: imreniyorum mutluluğuna hayvanların, -Vaftizsiz ölen bebeler cennetinin masumluğunu simgeleyen tırtılların, o erdenlik uykusu olan köstebeklerin!...
Mükemmel kitap 'Maldoror'un Şarkıları'nın merak edilen, gizemli yazarı Isidore Ducasse'ın hayatını anlatıyor.
Bu kötümserlik, yalnızlık nereden geliyor? O kitap komple bir hayal ürünü mü yoksa karanlık bir zihniyetin kırıntıları mı?
Henry Miller:" Onun atası Jonathan Swift, bir numaralı uygulayıcısı da Marquis de Sade'dır " diyor.
Andre Breton:" kasılmalı şiirin tam bir manifestosu "
SÜREKLİ BİR RUHSAL PATLAMA
Kitabın girişinde hayali bir söyleşi var soru-cevap şeklinde. Devamında 8 bölüm mevcut.
Kurgu olsa da bize eserlerinden uyarlanan bir Isidore sunuyor. Ayrıntılarla yaratılan, anlaşılmaya, empati kurulmaya çalışılan, yaşatılan bir Maldoror.
Kısa süren bir ömür, otel odasında biten bir ölüm kaydı. Varlığı gerçek mi? Kısıtlı bilgilerle onun gizemini kaldırmaya çalışmış yazar.
Isidore Ducasse'ın maskesi olarak kullandığı Lautreamont'a dönüşü..
Okumadıysanız Maldoror'un Şarkılarını okuyun önce. Sonra bunu. Ve sorun kendinize: Peki Maldoror bittiği zaman ben kim olacağım?
Kitapta yayınlanan yazarın biyografisine göre ( bu biyografi 1997 senesinde yazılmış ) Jeremy Reed'in o tarihe kadar yayınlanmış altı adet romanı varmış, fakat Reed daha çok yazdığı şiirlerle ün kazanmış ve bunlarla ödüller almış. Bundan anlıyoruz ki Reed yazardan ziyade bir şairdir, aslında bu kitabı okurken de Reed'in daha ziyade bir şair olduğunu anlayabiliyoruz. Neyse ney, elimizdeki bu kitapta Reed, bir devrimci ve de ideolojik yönden bir nihilist dediği Marki de Sade'ın fikirlerini zaman zaman da yaşadıklarını tasvir etme zaman zaman da bunlara farklı bir boyut kazandırma kaygısındadır. Bu kaygıyla yazılanlar, De Sade'ın monologları ve zaman zaman da yazarın kendisiyle ve eğer bu bir romansa, romana koyulan bir roman karakteriyle yaptığı diyaloglardır. Bu monologlar ve diyaloglar Sade'ın hücresinde, şatosunda zaman zaman da kitabın yazıldığı yirminci yüzyılda herhangi bir mekanda oluşuyor ve yazar buna zaman sıçraması diyorsa da bu monologlar ve diyaloglar zaman zaman da Sade'ın yaşadığı on sekizinci yüzyılda yapılıyor. Bunlar biraz komplike görünse de Reed, bu De Sade romanını yazmayı kanımca başarmış. Mevzû bahis de Marquis de Sade olunca bu romanın içeriğinde illa ki, sapkınlığın ve şiddetin bini bir para... Ama yine de Reed'in asıl mesleğinden ötürü olduğunu düşündüğüm dahiyane bir şiirsel anlatım var romanda, okuyunuz derim...
İyi okumalar...