Hakkında
1936 yılında İngiltere'nin Surrey eyaletinde doğdu. Winchester Koleji'nde ve Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim gördükten sonra doktorasını 1965'te Yale Üniversitesi'nden aldı. Yale Üniversitesi'nde Doğu Asya Araştırmaları Kurulu'nun, Tarih Departmanı'nın ve Beşeri Bilimler Bölümü'nün başkanlığını yapmış olan Spence halen bu üniversitede tarih profesörü olarak hizmet veriyor. 2004-05 döneminde Amerikan Tarih Kurumu başkanlığını üstlenen Spence Çin uygarlığı konusundaki en seçkin araştırmacılardan biridir. The Search for Modern China (1990) adlı çalışması Çin tarihinin beş yüz yılıyla ilgili en temel başvuru kaynağı haline gelmiştir. Spence'in Çin tarihi üzerine yazdığı kitaplardan bazıları şunlardır: Mao Zedong (1999), The Chan's Great Continent: China in Western Minds (1998), God's Chinese Son: The Taiping Heavenly Kingdom of Hong Xiuquan (1996), The Question of Hu (1987), The Gate of Heavenly Peace (1981), To Change China: Western Advisers in China, 1620-1960 (1969). Bugüne dek Guggenheim Ödülü'ne, Mac Arthur Ödülü'ne, American Academy and Institute of Arts and Letters'ın Vursell Ödülü'ne ve Kanada'nın Gelber Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Spence ayrıca Amerikan Bilim ve Sanat Akademisi ve Amerikan Felsefe Derneği üyeliklerine seçilmiştir.
Tam adı:
Jonathan Dermot Spence
Unvan:
Tarih Profesörü, Yazar
Doğum:
İngiltere, 11 Ağustos 1936
Okurlar
5 okur beğendi.
35 okur okudu.
39 okur okuyacak.
4 okur yarım bıraktı.
Sözler ve Alıntılar
Hakikati bilenler, gerçeği sevenlere denk değildir ve sevenler de hakikatten hazzedenlere denk değildir.
Sayfa 38 - Metis YayınlarıKitabı okudu
İnsan dürüstlük için doğmuştur. Eğer bir insan dürüstlüğünü kaybettiği halde yaşamaya devam ediyorsa, ölümden kurtulması sadece şansının yaver gitmesindendir.
Sayfa 38 - Metis YayınlarıKitabı okudu
"Hakikati bilenler, gerçeği sevenlere denk değildir ve sevenler de hakikatten hazzedenlere denk değildir."
"Politika kansız bir savaş; savaş ise kanlı bir politikadır."
Mao
Benim Wang hatuna verdiğim tepki karmaşık ve yoğundu. Bazen deniz alçaldığında suyun dibinde parlayan bir taş görürsünüz ve onu dalgaların arasından çekip alırken nerdeyse pişmanlık duyarsınız çünkü bir kaç saniye içinde taşın güneşte kuruyacağını, üzerindeki canlı renklerin solup yok olacağını bilirsiniz. Wang hatun da benim için işte böyleydi. Fakat benim durumumda renklerle damarlar solmadığı gibi elimde tuttuğum sürece daha da belirginleşti ve kimi zaman onu tutan canlı tene sıcaklık veren şeyin taşın kendisi olduğunu hissettim.
Sayfa 19 - Metis YayınlarıKitabı okudu
İletiler
Henüz kayıt yok
Yorumlar ve İncelemeler
