‘’Ölmek için canlı olmaktan başka bir şey gerekmez’’dedi kalabalığın içindeki hatunlardan biri,yine onun gibi derin düşünceli bir diğeriyse:
“Yaşarken kibrinden geçilmeyen insanoğlu,ölünce sinekleri toplamaktan başka bir işe yaramıyor.’’
"Ölmek için canlı olmaktan başka bir sey gerekmez,'" dedi kalabalığın içindeki hatunlardan biri, yine onun gibi derin düşünceli bir diğeriyse:
"Yaşarken kibrinden geçilmeyen insanoğlu, ölünce
sinekleri toplamaktan başka bir işe yaramıyor.
Real’i sille tokat, tükü rüğe boğarak salonun nerdeyse bir ucundan öbür ucuna sürdüler. Önce yumrukluyorlardı, sonra Real’in yumruklan savuşturmak için hiçbir çaba harcamadığını görünce tokat lamaya, atkılarının püskülleriyle vurmaya başladılar. Anlaşı lan, işin gerisini Rosendo’ya havale etmeyi düşünüyorlardı.
Rosendo sırtını karşı duvara vermiş, tek bir söz söyleme den kıpırtısız duruyor, öylece cigarasını tüttürüyordu. Ama, bizim birazdan farkına varacağımız durumu belki de çoktan çakozlamışçasma, ufaktan bir kaygı dolanıyordu yüzünde.
Kasap hâlâ dimdik ayaktaydı, birkaç sıyrığı vardı, o kadar.
Bizim kaşalotlarsa adamı küfür kıyamet Rosendo’nun önüne doğru sürüklüyorlardı. Real, Rosendo’yla yüz yüze gelince, ilk kez bir kelâm salladı.
Gözünü kan bürümüştü; yüzünü ceketinin koluna silip, sanırım şöyle bir lâf etti:
“Bana kuzey yakasının oralarda Francisco Real derler. Bu sapısiliklerin üstüme saldırmasına sesimi çıkarmadıysam, adam gibi bir adam arıyorum da ondan. Riyavet o ki, bıçak oynatmada usta biri varmış bu çöplükte. Hacamatçı derler miş. Dediklerine göre, bitirim adammış. Bizi de bir şereflen- dirse diye düşündük. Kimbilir, naçizane, bir şeyler kapardık kendisinden belki de...”
Alçakgönüllülüğü ve hoşa gitme arzusu o kadar içine işlemişti ki birçok gece söze kendini savunarak başladı ama itiraf ederek bitirdi çünkü o her zaman dinleyici eğilimlerinin hizmetinde oldu.
Ayrıca bir şekilde muhafaza ettiğim özümü - sözcük alıp satmayan, düş ticareti yapmayan, zamanın, neşenin ve zorlukların dokunmadığı yüreğimi - ona sunuyorum.
Sözleri geleneksel inanışın unsurlarımı hükümsüzleştirmediği müddetçe, islam, Tanrı'nın gizli dostlarının ortaya çıkışını -bunlar ne kadar patavatsız ve tehditkâr olsalar da- hoşgörüyle karşılar.
Yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor. Yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavramadan ileri geliyor.