Aynı çapan, aynı deve, aynı astragan koçu varlıklı bir beye sunulduğu zaman bir saygı nişanı iken, yoksul bir adama verildiği zaman bir sadaka, bir merhamet nişanı olur.
Bir düşünce Leroux'a rahat vermiyor: Fransız polislerinin de Almanlar gibi görevlerinde hırs taşıması. "İşini benim gibi buyrukla, karşı gelmeden, ama istemeyerek yapan polisleri bağışlamak zorunluğunu duyuyorum. Vichy'nin ve Mareşal'in sözünü dinliyorlar onlar. Düşünmeyi öğrenmemişler. Ama ötekiler, yurtseverlere karşı canla başla, tüm yürekleriyle çalışanlar var ya! O... canına yandıklarım..." diyor Leroux.
Konuşmak istemeyen tutsakları çıplak ayakla üstüne bastırmak için bir kürek demirinin tepesini ustura gibi sivrilten Lyon'daki ünlü bir polisi anlatıyor bana Lerous. Komünistleri yakalamakla görevli ve işkenceler konusunda Gestapo'dan daha iyi buluşlara sahip olmakla övünen Paris'in "terörist" polis müfrezesini anlatıyor.
Bu insanlara karşı basit yurtseverlik ve basit insanlık tepkisinden fazla bir şey var Leroux'da. Utanç ve öfke duyuyor onların da kendi mesleğinden olmasından ötürü.