ولَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنفُسِكُمْ عَزيز عليه ما عنتُمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَوْفٌ
"Andolsun ki size kendi içinizden bir Peygamber gelmiştir. Sizin sıkıntıya düşmeniz ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir."
Sabîğ ibni İsl, Temim kabilesine mensup biriydi. Hz. Ömer devrinde Medine’ye geldi ve Hâricîler gibi Kuran-ı Kerîm’in müteşâbih âyetleri ve benzeri konular üzerinde konuşmaya ve onları soruşturmaya başladı. Hz. Ömer bunu duydu ve onu huzûruna getirtti. Yanına da hurma ağacından kesilmiş dallar koydu ve ona “Sen kimsin?” diye sordu. O da “Ben Allah’ın kulu Sabîğ’im” diye cevap verdi. Hz. Ömer “Ben de Allah’ın kulu Ömer’im” dedi. Sonra ayağa kalktı, yanındaki hurma dalıyla adamın kafasına vurup yardı. Başının kanı
yüzüne doğru akana kadar vurmaya devam etti. Sabîğ: “Artık yeter ey müminlerin emiri! vallahi kafamdaki o düşünceler tamamen gitti”
Dârimî, Mukaddime 19, nr. 146; Müttakı el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, (Sekkâ), II, 334.
Ben Mekke'deyken evimin tavanı yarılıp, içeriye Cibril (a.s) iniverdi.
Göğsümü yardı ve zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altın bir leğen getirip, onları göğsümün içine boşalttı; ardından göğsümü kapattı. Sonra elimden tuttu ve semaya çıkarıldık...
Tabiîn müfessirlerinden Katâde bin Diâme es-Sedûsî de (v. 117/735) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hadislerini abdestli olarak okumayı uygun görürdü."
Rabbimin bana ne çok nimet verdiğini bilen biri olarak O'nun bu lütuflarını dilimle ve kalbimle itiraf etmeyeyim mi?
Ve O'nun: "Eğer şükrederseniz, elbette size daha çok veririm" va'dine uyarak "nimetlerini bana daha da artırmasını arzu etmeyeyim mi?"