“Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını... Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki...“
Ve bir gün aramak değil, vazgeçmek çıkarır karşınıza aradığınızı. Kaderin garip bir cilvesidir bu. Bazen iki insan vazgeçtiğinde bulur aradığı her şeyi.
Ben seni yaralarından tanıdım
Ecelime son kurşundun deli davalım
N'olur bulutsuzluğuma darılma
Dudağında bizi gül
Kıyametime adım kala
Beni senden alma
Aklım kara kış
Ellerim seni üşüyor
Bugün günlerden soğuk
Ben aysız gecelerde
Çocukluğuma mektup yazardım
Ah çocukluğum kağıt gemilerim
Düşlerim dudaklanıyor
Sesin kokuma gizli
Yıldızları sönük gecelerde
Dilime yağmursun
Gözlerini uyuyorum her gece
Bu kent içimin bahçesi
Gemilerim çözülüyor yüreğine
Ellerinle okşuyorsun
Bilmiyorsun
Kendi bakışlı kız
Ömrümün kırçıl masalısın
Uçurumlar vaadetme bana
Yaralısın...!!