Kalost Arapyan

0.0/10
0 Kişi
3
Okunma
0
Beğeni
328
Görüntülenme

Hakkında

Okurlar

3 okur okudu.
6 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Büyük Mustafa paşa, onlara büyük bir cesaret ve itimatla: -“Ey yüksek şan ve şeref sahibi devlet ricali, kumandanlar, ne için bu âsiler yüzünden müzakere ve müşavereleriniz korku ve dehşet altında oluyor? Biz, devleti idare eden adamlarız. Eğer biz, kendimiz, maruz bulunduğumuz musibetlere, felâketlere süratle derman bulamaz isek öldürücü korkunç tehlike gelip çatacaktır. İşte, Tuna civarındaki şehir ve kasabaları düşmanlarımız elimizden alacaklar. Hepsinin üstüne, her tarafa, büyük bir musibet çöktü. Asiler tarafından tahta geçirilmiş olan padişahımızın idareye cesaret ve kifayeti yoktur. Takdir ve tefekkür kudreti, kendisinde mevcut değildir. Bilhassa onlardan çekinmektedir. Bu yüzden kanun ve nizam ortadan kalktı, her yerde fenalıklar, fesatlar yol aldı. Eğer devletimizin menfaatini, halkın refah ve saadetini arzu ediyorsanız, evvelâ, meşru hükümdarımız Sultan Selimi hapisten çıkararak tahta geçirmeli ve sonra hepimiz de matlûp veçhile devleti idare etmeliyiz."
Sadrazam, birden bire çıkan ve gittikçe büyüyerek kapının bir tarafını da tutuşturan bu yangını görür görmez, acele, askerlerin yattığı tarafa gitti ve yüksek, kuvvetli bir sesle onlara: “Haydi, yiğit silâh arkadaşlarım, hep geliniz, hepiniz hazır olunuz. Bütün fenalıklara karşı bazunuzu, kuvvetinizi, gösterecek o acı gün geldi. Sonuna kadar dayanalım. Etrafımızı ateş sardı. Çabuk olunuz, dışarı çıkalım. Birdenbire önümüze çıkan bu tehlikeye karşı koyalım. Düşmanların karma karışık sürüsünü dağıtarak, kılıçtan geçirerek, kendimizi kurtaralım. Onların kalabalığından katiyen korkmayınız. Az olmanıza bakarak çekinmeyiniz. Adetçe az olsak bile hepimiz yiğit oğlu yiğitleriz. Onlar gibi bayağı, terbiye görmemiş, cesaretsiz değiliz. Küçüklüğümüzden beri silâh taşımağa alışık değil miyiz ? Daima bizden çok olanlara karşı döğüşmedik mi ? Daima galip, daima şerefli, şanlı göründük; düşmanlarımızı kılıçtan geçirdik, kargaya karşı kartal gibi her zaman onları kaçırdık, darma dağınık ettik. Hiç bir zaman kollarımız kuvvet ve kudretini bırakmadı, kahramanlığımız bizi terk etmedi. Bizi saran düşmanların yüreğinde daha müthiş bir korku var. Çünkü bize, kılıçla değil de ateşle taarruz ediyorlar, bizi böyle korkutmak istiyorlar. Fakat bu ateş, içimizdeki merdlik duygularını azaltamaz. Bilâkis düşmandan bu alçaklığın intikamını almak için, bizi daha çok tahrik ve teşvik eder."
Reklam
Yiğit adamın, Büyük Alemdarın, akibeti, encamı, işte böyle oldu. Fikirlerinin ulviyetini, büyük düşüncelerini, yüreğinin sağlamlığını, erkekliğini, yiğitliğini, cesaretini, faydalı görüşlerini, asil hal ve tavrını mücmelen tasvire imkân yoktur. Memlekete bütün ikbal ve saadeti, ümran ve refahı getirmişti. Zamanımızda hiç bir kimse, onun kadar, onun gibi, Osmanlı devletinin idaresini yürütemezdi. Pek az insan, onun kadar âlicenap, keremkâr olabilirdi. Hiç bir kimse asırlar içinde, kendisi kadar harpte zafer temin edemezdi. Bilhassa bu sıralarda Yunanlılar, Trakyada Silivri ve Çorlu hududunda harbe girmiş bulunuyorlardı. Alemdar Büyük Mustafa Paşa kahramanlığiyle, aynı zamanda zekâ ve basiretiyle ölünceye kadar yenilmez, bir adam olarak yaşadı.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
27 syf.
9/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Alemdar Mustafa Paşa'nın Osmanlı tarihinde dönüm noktası olan bir dönemde yaptıklarını anlatan kitap; önsözde en önemli tarihçilerimizden İsmail Hakkı Uzunçarşılının dediği gibi Ermeni yazarın olayları yaşayan birisi olarak yazdıklarının anakaynak hüviyetinde olması sebebiyle dikkate alınması gereken bir eser. Bu tarz tarih kitaplarını okurken en dikkatimi çeken kaos zamanlarında insanların nasıl vahşileştirleridir. Libya'da Kaddafi'nin başına gelenlere benzer bir vahşiliği Alemdar Mustafa Paşa'nın cansız bedenine uygulayan barbarlar tarihin tekerrür ettiğinin acı bir örneği oldu şahsımda..
Rusçuk Ayanı Mustafa Paşa'nın Hayatı ve Kahramanlıkları
Rusçuk Ayanı Mustafa Paşa'nın Hayatı ve KahramanlıklarıKalost Arapyan · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 19433 okunma