“Değişim, yalnızca ruh hali üzerinden görülmez; başkalarıyla olma hali de değişir. Paul Wachtel ilişkisel matrikste geribildirimin ve iç içeliğin rolüne özel bir vurgu yapmıştır. Kısır döngülerin, suç ortaklarının, eylem/geribildirim örüntülerinin görevini ortaya koyarak değişimin ancak kişinin yaşamının dokusuna nüfuz ettiği takdirde pekiştiğini iddia etmiştir.
Bir başka deyişle, değişim ancak kişinin yaşamındaki kişilerde istikrarlı bir biçimde farklı tepkiler doğurmaya başladığında bu istikrar ve geribildirim sayesinde kişideki değişim sağlam kalır.
Dolayısıyla, dikkati yalnızca aktarım durumuna vermek yerine hastanın gündelik hayatındaki etkileşimlerini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Değişimin terapistle kurulan ilişkinin sonucunda ortaya çıktıktan sonra (artık ona bağımlı kalmayarak) yeni ilişkilerle iç içe geçtiğini veya eski ilişkilerin yeni bir niteliği halini aldığını savunan bu ilişkisel bakış açısı, kısmen ilişki sayesinde meydana gelen bir değişimin o ilişkiye has bir değişim olarak kalacağı iddiasına doğrudan karşı çıkmış olur.”
-Lewis Aron, Halk İçin Psikoterapi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, syf: 210