“Ad kişinin tüm kimliğini içeren bir torba veya bavul gibi.Öldüğümüzde,kişiliğimize ilişkin tüm duyguları ve düşünceleri içeren bu bavuldan bir şey kalmıyor geri”
.
Sonbahar,kış,ilkbahar,yaz. Sınıf panosunda,yanyana dizilmiş afişleri hatırlayın.Sonbaharda yerlerdeki yaprakları toplayan çocukların,kışta soba üzerindeki kestanelerin,karla kaplı tepelerin gösterildiği..Knausgaard da bu döngüyü anlatıyor aslında, afişlere değil sayfalara döküyor içindekileri.
.
Ellisine yaklaşmış bir adamın dördüncü çocuğunu beklemesiyle başlamıştı sonbahar. O adam biraz şaşkındı,korkusu da vardı elbet.Kışın soğukluğuydu belki içindeki.Bahara gelince yeşeren doğaya tutundu,ağaçları geri kalan pek çok şeyden ilginç buluyordu mesela.Sonra yaz geldi. Beklediği çocuğu iki yaşında oldu bile,yazmaya devam etti,gördü ve gördüklerinin bir parçası da oldu o adam..
Knausgaard,huş ağaçlarını anlattı,salyangozları,yuva’yı,dondurmayı..
Knausgaard bir döngüyü anlattı,hepimizin hayatlarındaki gündelik telaş ve gündelik duruluşları.Gelgitleri,büyük fırtınaları,endişeleri de.
Yazdan sonra sonbahar yine gelecek.Yeşilliğinde dinlendiği ağaçların yaprakları binbir renge bürünecek.
O yine eskiyi anımsayıp yine de yeni zamanın içinde kalmayı başaracak.
.
Buruk bir okumaydı Yaz. Size hiç ağırlık vermeyen,aksine varlığından mutluluk duyduğunuz bir misafiri uğurlamak gibi.