Insanların milli/ dini hassasiyetlerini kullanarak gösteriş ve aşırılık içinde yuzenlerin adı ne gerçek bir dergahtır ne de insanlığın yansımasıdır . Orada ne islâm vardır ne de onun değerler sistemi...
Gerçekten de Nevruz, Türkiye'de belirli bir kitlenin söylemlerini sembollestirme, açıklama yapma ya da deklarasyon yayınlama zemini haline getirilmek istenmektedir..
Bugün Kabe’den sonra müslümanların en çok ziyaret ettiği yerlerden biri olan Ahmet Yesevi (türbesi) kendisinin yaptığı tahta kepçe kaşıkları satarak geçimini sağlamıştır. Belki de bazılarının Ahmet Yesevi söz konusu olduğunda burun kıvırması, kulak tıkaması bu yüzdendir.
Istanbul'da , Bahcesaray'da , Kazan'da , Bakü 'de , Semerkant'da ve daha birçok sehirde kaleme alınan bir şiir veya yazıyı, yayimlanan bir kitap ya da gazete, Türk Dünyasının büyük bölümündeki aydınlar tarafından rahatça anlaşılıp okunabiliyordu..
G.Meir’in şu sözlerini hatırlatıyor. “O gece sabaha kadar korkudan uyumadım. Sanıyordum ki Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecekler. Lakin korkulan olmadı. İşte o zaman anladım ki biz istediğimizi yapabiliriz, zira ümmet uyuyan bir ümmettir.”
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev 18 Şubat 2005 tarihinde şöyle diyordu:
"Ya dünya ekonomisinin sonsuza dek ham madde sağlayıcısı olarak kalmayı, yeni bir imparatorluk beklemeyi ya da Orta Asya bölgesinin somut entegrasyon sürecini başlatmayı tercih edeceğiz. Orta Asya Devletler Birliği'ni kurmayı teklif ediyorum..."